Yolu bir kez bile düşene sevdadır İstanbul. Nice şiirler, şarkılar, romanlarda anılması, fethinin kutlu olması, ona ulaştıran yolları bile kutsal kılması ondandır. İçinde yaşayanı ise bıktırandır bazen. "Ah şu trafiği, kalabalığı olmasa, hayat biraz daha kolay aksa." dedirtir insana. Yine de öyle alıp başını gitmek kolay değildir bu şehirden. Kaçsan da bir yerinden tutar seni İstanbul. Hasreti, gurbeti unutturuverir cazibesi.
Peki ya arkada kalanlar ? Gidene kolaydır da geride kalan anne, baba, kardeşin hali nicedir? Onların payına düşen sabretmektir. " Falanın oğlu İstanbul`a gitmiş." cümlesi çoğuna göre söylenip geçilesi bir ifadedir ama onların sinesinde bıraktığı iz derindir. Herkes ayrılığa alışırken onlar özlemlerini her gün biraz daha derinleştirir. Ayrılık, sıla, özlem gibi kelimeler hançer olur yürekleri deler. Gerekçeler farklıdır: okul, iş, evlilik... İstanbul alır evlatları. Yetimlik bu kez anne - babalara düşer...
" Gittikleri günü hatırladıkça ağlarım"
Yıllar geçsede üzerinden, hatırlandıkça tazeleniyor ayrılığın izleri. Bilecik`in Yenipazar ilçesinde yaşayan Zeyneti Güven iki çocuğunu göndermiş gurbet ele. 20 yıldan fazla olmuş ama sesinde hala o günlerin hüznü var. Bir oğlunu ortaokul, diğerini ise daha küçük yaşlarda, ilkokuldan sonra yolcu etmiş sılaya Zeyneti teyze. Okusunlar kendilerini kurtarsınlar istemiş. Ama ana yüreği ikna olur mu öyle her gerekçeyle ?
Çocuklarını okula götürdükleri ilk gün başlamış gözyaşı dökmeye."Hala o günler aklıma geldikçe ağlarım." diyor. Ve kelimeler boğazına düğümleniyor... "En çok hangi zamanlarda çocuklarınızın yokluğunu hissettiniz? diye soruyoruz ama anne yüreği zaman mekan tanımıyor ki: "Her zaman aklına geliyor, hep yanında olsunlar istiyorsun, olmuyor. Özlem duyuyorsun sürekli." Evlatlarının yanında olmayı çok istemiş o yıllarda, fakat ah şu maişet kaygısı olmasa!
Eşi Burhan Bey`le lokanta işletiyor Zeyneti Güven. Ekmek teknelerini bırakıp da gidemediklerini anlatıyor. Neyse ki iş güçle uğraşmak teselli oluyor, yalnızlıklarını bir nebze unutturuyor onlara. İlk zamanlar özellikle büyük oğlu Erhan`ın her hafta yanlarına gelmek istediğini anlatıyor Zeyneti teyze. O yıllarda ilçeye gelen bir tane araba olduğunu, onu kaçırdığında başka yollardan uzatmalı dile getiriyor oğlunun. Bir hafta, 15 gün derken gelip gitmeler zamanla ayda bire çıkmış. Artık herkes alışmış tabii gurbete. Zaten İstanbul`daki iki oğlunu da evlendirmiş Güven çifti. İki - üç ayda bir çocuklarını, torunlarını görmeye gidiyorlar şimdi İstanbul`a...
Bilecik
23.12.2024