FİKRET YILDIRIM


DALKAVUK

.


Dilimizdeki dalkavuk ve daltaban örneklerinde karşılaştığımız “dal” öneki, eklendiği sözcüğe olumsuzluk anlamı katarak “sız, siz, suz, süz” soneklerinin görevini üstlenir ve kavuksuz ve tabansız anlamlarını dilegetirir. Dalkılıç ise yalın kılıç, kınından çıkmış kılıç anlamında kullanılmaktadır.

Gelelim, son zamanların gündelik dil dağarcığımızdan hiç eksilmeyen “dalkavuk”una.

Gerçi “kavuk” sözcüğü ile “kovuk” sözcüğü çağrışımsal olarak aynı köktenmiş gibi görünse de, kanıtlayabilecek herhangi bir kaynağa ulaşamadım.

Anlamdaş sözcükler bakımından dünya dilleri arasında hiç de yabana atılamayacak bir yeri olan Türkçede “dalkavuk” sözcüğünün çağrıştırdığı örneklere bakacak olursak; yağcı, yağdanlık, yalaka, yandaş, kaytak, çanak yalayıcı, kaburgasız, kılbaz, huluskâr, yalpak gibi ad ve nitelemelerle karşılaşıyoruz.

Peki neden “kavuksuz”?

Kavuk, Osmanlıda toplum içerisinde devleti ve kutsallığı simgeleyen ve başının üzerinde taşıyan kimseye karizma ve saygınlık kazandıran bir başlık. Sözcüğün kökenbilimsel çıkışını bir yana koyarsak, rivayete göre ilk kez Fatih Sultan Mehmet'in taç giymeyi bırakarak başına geçirdiği, Horasanî denilen, keçeden ve üzerine tülbent sarılarak yapılan başlığa kavuk denmeye başlanmış. Ve hatta giderek kavukların içlerine kefenlerinin sarıldığı bile iddia edilmiştir. O dönemlerde kişinin toplumsal konumuna göre farklılıklar gösteren kavuklar kullanılırmış.

Bu durumda öyle anlaşılıyor ki, kavuksuz insanların da, yani tebaa ya da göksel kutsallığın kulları olan sıradan insanların otoriteye boyun eğmekten başka seçenekleri yokmuş. Bunun en somutlaşmış örneği de sarayda, padişahın yanıbaşında, onun her canı sıkıldığında ya da keyiflendiğinde içini rahatlatan soytarısı olarak tarihsel literatürümüzde yerini almış “dalkavuk”.

O zamanki dalkavukların sayısal niteliği konusunda pek bilgim yok ama günümüze baktığımızda bu mesleğin öz niteliğinden hiç bir şey yitirmeksizin modern zamanların kravatlı, bilgisayarlı ve cep telefonlu janti dalkavuklarının gündelik yaşamlarımızın pek çok alanında yer aldıklarını görebiliyoruz.

Üstelik bu post modern dalkavuklar, efendilerine ya da dijital padişahlarına sadakatlerini gösterip onları rahatlatmak için olmadık provokasyonlara ve azmettiriciliklere soyunmaktadırlar ki, bu dalkavuklukları, adam dövdürmelere, kadın bıçaklattırmalara, gazete basmalara, gazeteci ve hatta parti başkanlarını linç girişimlerine kışkırtmalara kadar varabilmektedir.

Bir zamanların az sayıda meslek erbabı bulunan dalkavukluk, bugün artık sırf bundan beslenen hatırı sayılır bir zümrenin geçim kaynağı olan bir meslek durumuna gelmiştir.

Öyle görünüyor ki, zamanın rasyonel akışına ayak direyen bu mesleğin ağzı salyalı ustaları, pek yakında kavukluların mevkilerini yitirmeleriyle “kovuk”larına saklanmak için can atacaklardır.

Ama yok öğle yağma!

“Kovuk”larına saklanacak dal”kavuk”ların her biri birer birer çıkarılıp insanlığa teşhir edileceklerdir.

Fikret Yıldırım ©

Dalkavuk | Cemal Nadir Güler • 13.07.1902 Bursa - 27.02.1947 İstanbul
/resimler/2019-6/23/1217465840804.jpg