FİKRET YILDIRIM


AÇLIĞIN DEĞİŞEN YÜZLERİ

.


14 ya da 15 yaşlarımdayım.

Sıcak bir öğlen güneşinde, rahmetli babamın müteahhitliğini üstlendiği inşaatın kaba işlerinin henüz tamamlanmış olduğu giriş katında, yaz tatilinin de zaman zenginliğiyle "inşaatçılık" oynuyorum.

Birdenbire, koyu renkli kasketi eskimiş, ayaklarında cızlavat, kara şalvarlı bir adamın etrafına bakınarak, inşaatın su gereksinimini gidermek için binanın hemen önünde geçici olarak bağlanmış çeşmesine yanaştığını görüyorum.

Dikkatlice sağa sola göz atıyor ve gizlenmiş olan beni fark etmeksizin, çeşmenin önünde diz çöküyor.

Bense, görünmemek için küçülmüş ama gözbebeklerim büyümüş, nefesimi tutarak bu gariban görünümlü adamın neler yapacağını, gizlice gözlüyorum. O sırada, üst katlardan, babam ve birlikte çalıştığı diğer ustaların belirli belirsiz seslerini işitebiliyorum.

Kasketli adam, ceketinin cebinden, özenle, bütün bir francala ekmek çıkarıyor ve yavaşça çeşmenin musluğunu çeviriyor. "Bismillahirrahmanirrahim" diyerek bir lokma ekmekten ısırıyor, çömelmiş olduğu çeşmeden de bir yudum su içiyor. Bir yandan azarlanmaktan korkarak etrafı kolaçan ediyor, öte yandan da büyük bir iştahla, kimbilir ne zamandır aç ve susuz olduğu midesine sade bir ziyafet çekiyor.

Beni görüp korkmasından korktuğum için çıt çıkarmadan, soluğumu kısmış, öylece izliyorum.

Ölçemediğim bir zaman geçtikten sonra, karnını tıka basa (!) doyurmuş bu gariban adamın ne zamandan beri memleketinden uzakta olabileceğini ve kaç günden bu yana aç kalmış olduğunu, çocuk aklımla düşünüyor, içimin üşüdüğünü fark ediyorum.

Karnı doymuş kasketli adam, birden ayağa kalkıp, kararlıca uzaklaşarak gözden yitiyor.

1970´lerin ortalarındaki yaklaşık 3 milyonluk İstanbul´un Pendik´inde, şimdi büyük olasılıkla bu dünyadan göçmüş bu adamın o gün o saatte, benim belleğime yerleştirdiği bu dramatik video, olduğu gibi duruyor ve ne zaman şalvarlı ve kasketli bir adam görsem, bu kısa metrajlı filmi izlemeye başlıyorum.

30 milyonluğundan 80 milyonluğuna vardığımız Türkiye´nin belki de 20 milyonluğuna ulaşılan İstanbul´undaysa büyük çöp bidonlarının içinde yiyecek atıkları toplayan insanları görüp her iki görüntüyü karşılaştırdığımda, ilkinin yalnızca benim tanıklık edebilmiş olduğum, ikincisinin ise günümüzde herkesçe kanıksanmış kitlesel bir dram olduğunu görüyorum.

İnsanın açlık dramının sona ereceğine inancım, ne yazık ki, adaletsizliğin adalet olduğu dünyamızda gitgide tükeniyor.

Fikret Yıldırım

Görsel | www.sondakika.com
/resimler/2019-5/5/2318090202221.jpg