FİKRET YILDIRIM


ANADOLU

.



Su akar yolunu bulur; su akamaz yolağı kurur ya da buhar olur.
 
Zaman dediğimiz devinim ve akış illüzyonu, ne varsa önüne katar, silip götürür.
 
Sen ölçülemez zamanın bir noktasında dünya sahnesine gözlerini açarsın. Zamanla öğrenirsin nereden ve nasıl geldiğini; bir zaman sonra da nereye gideceğini.
 
Sana seslen(il)men ve yaz(ıl)man için bir isim verilir; diğerlerinden ayırt edilebilmen için.
 
Sana verilen bu ismi defalarca işittikten sonra yavaş yavaş “ben”lik bilinci oluşturmaya başlarsın. Ve artık her adını işitişinde ve okuyuşunda söz konusu olanın sen olduğunu öğrenirsin.
 
Öyle acımasız ve hoş görüsüzdürki zaman nehri ya da zaman değirmeni, ilk önce seni buharlaştırır ya da unufak eder, sonra da geriye kalan ismini bozar ve giderek siler yaşam sahnesinden.
 
Bugün “Anadolu” dediğimiz ve binlerce yıldır sayısız dil ve inanca, kısacası kültüre ev sahipliği yapmış coğrafik adres de zaman tüneli içerisinde kendisine verilen sayısız ismi taşıyıp yitirmek zorunda kalmıştır.
 
Eski Yunancada “güneşin doğuşu” anlamına gelir “anatoli” ve daha çok da ortodoks hristiyanlığın adreslendiği Rusça, Ukraynaca ve Yunanca dillerinde erkek ismi olarak varlığını sürdürür.
 
Böyledir yaşamın diyalektiği:
 
Dünyaya gelirken ismin hazırdır; yaşarken bu ismi taşırsın.
 
Ve sen bu dünyayı terk ettikten sonraki isminin sonsuzluk yolculuğundaki akibetiniyse asla bilemeyeceksindir.
 
Tüm yaşamı güneş ve aya göre tanımlayıp anlamaya çalışan atalarımızı anlamaya çalışma bilinciyle “güneşin doğduğu” toprakların çocuğu olmanın sorumluluğunu geleceğe özenle taşıyabilme dilek ve ümidiyle.
 
Fikret Yıldırım

Foto | Erciyes Dağı'nda Gün Doğumu