ZEKİ GÜVEN


KADİR ABİ / BİR BAYRAM SABAHI / NAHİYE MÜDÜRÜ

Lokantacı Kadir Ünal


/resimler/2017-1/6/2203329419570.jpg

                                          KADİR ABİ    (LOKANTACI KADİR ÜNAL   1941-2015)

                    Kadir abi yıllarca Pendik Dörtyol´da lokantacılık yapmış  biri.

                    Aslen Yukarıboğazlı. Nalbantlar sülalesinden. Küçük yaşta anne ve babasını kaybetmiş. On üç on dört yaşına gelince de gurbette çalışmaya başlamış .

                   Köylüleriyle birlikte o zamanın en gözde yevmiyelik işi bağ kazma için Geyve´ye çalışmaya gider . On dört yaşındadır henüz. Tam yevmiye vermezler ona . Bir hafta çalıştıktan sonra gece sıkı bir yağmur yağar . Bağ sahibi bu tarlaya on on beş gün girilmez artık . Başınızın çaresine bakın diyerek hesabı keser.

                   O evden ayrılırlar. Bir iki yere    bakarlar iş bulamazlar . Diğerleri   çoluk  çocuk sahibidir. Boğaz´a dönmeye karar verirler. Onu köye bağlayan hiçbir şey yoktur. Vedalaşırlar.

                   Acıkmıştır. Bir lokantaya girer . Kuru pilav ısmarlar . Lokanta boştur. Onunla birlikte bir ormancı girer içeri. Ormancı da yemek söyler. Yemeklerini yerlerken ormancı ile lokanta sahibi arasındaki konuşmalara kulak misafiri olur. Lokantacı bir garsona ihtiyacı olduğunu , işlerin artık kendini zorladığını, tanıdık, temiz birini aradığını söyler. Ormancı :"Bir düşüneyim bakalım." der.

                   Kadir abinin kalbi küt küt atmaya başlamıştır, Yemeğini ağırdan alır, ormancının gitmesini bekler. Ormancı hesabı ödeyip kapıdan çıkarken usta arkasından bağırır: "Unutma bak, bul  iyi birini."

                   Kadir abi kalkar yerinden. Bacaklarında derman yoktur. Kızarır, bozarır lokanta sahibinin yanına gider. Birden bütün gücünü toplayarak: "Sizin aradığınız garson ben olabirim, amca." der.  

                    Usta, Kadir´ i tepeden tırnağa süzer. Nereli olduğunu , anasını , babasını  bütün  yaşamöyküsünü sorduktan sonra: "Oğlum , bak şu kapının arkasında bir çivi var. Git oraya ceketini as." der.

                  Asış,  o asış ... O ailenin bir bireyidir artık. Evlerini de açarlar Kadir´e.  Anası da vardır Kadir´in, babası da. Aradan tam altı yıl geçer. Küçük Kadir, usta bir aşçıdır.

                   Ve ayrılık günü gelir çatar. Kadir askere gidecektir. Çiviye asılı ceketi almanın zamanı gelmiştir.

                  Pendik, Bademlik Cami´sinin bahçesinde bir cuma günü  bunları anlattıktan sonra çayları tazeledik . " Bak şimdi bir hatıramı daha anlatacağım sana." dedi.  

                       BİR BAYRAM SABAHI

                     Askerden yeni geldim. Yenipazar´da bir lokanta açtım. Ana baba yok ve bekarım. Ramazan Bayramı sabahı. Bayram namazından çıktık. Caminin avlusunda bayramlaştık. Herkes dağıldı, evine gitti.  

                     Ben şimdiki orta kahveyi lokanta olarak çalıştırıyorum o zaman. Kahvaltı yapmak için içeri girdim. Çay suyunu koydum.  Biri pencereyi tıklatıyordu. Sonra içeri girdi: "Hadi bize gidelim." dedi.

                     Çayı iptal edip birlikte dışarı çıktık, yürümeye başladık. Karakolun önüne gelince bir dakika dedi, içeri girdi. Üç dört  askerle çıktı dışarı. Demek ki daha önceden haberleşilmişti. Kısa bir yürüyüşten sonra evine vardık.

                    Hayat dediğimiz ikinci kattaki salona çıkardı bizi. Ev halkı orada bizi bekliyordu. " Hoş geldiniz, oğlum." dedi evin hanımı. Hep birlikte ev halkı çoluk çocuk ve askerler birbirimizle yaş sırasına göre bayramlaştık. Bu tablo beni ve askerleri çok duygulandırmıştı. Tabi bende ana baba yok, askerler gurbetlik çekiyor. Başladık hüngür hüngür ağlamaya. 

                    Evin reisi ve hanımının teselli edici kısa konuşmalarından sonra salonda kurulan büyük sofralardan birine erkekler diğerine bayanlar ve çocuklar oturup kahvaltımızı yaptık.

                    Bir süre sessizce durdu. "Allah rahmet eylesin baban Hatıp Yaşar´ın yaşattığı bu bayram sabahını hiç unutamam." dedi...  O an ikimizin gözünden birer damla yaş döküldü yere.            

                   /resimler/2017-1/15/0028385272488.jpg  Karakol binası .1960´lı yıllar.                                                       

               Bu hatırasını da  daha önce anlatmıştı... Ölüm yıl dönümüymüş. Rahmetle anıyorum.

                                                                  NAHİYE MÜDÜRÜ

              Kadir Abi askerliğinin  son günlerinde spor totodan 13 tutturur. Büyük para tabi. Terhis olur. Komutanlarının da tavsiyelerine uyarak parayı çar çur etmeden büyüklerine danışarak bir iş tutmak ister.

              Anasını  babasını uzun yıllar önce kaybetmiş.  Altı yedi sene Geyve´de lokantacılık yapan bir ailenin yanında yatılı olarak garsonluk yapmış. Ya ana baba saydığı o ailenin yanına ya da üvey kardeşleri olan Yenipazar´daki Nalbantlar´ın yanına gidecek. İlk önce abilerim dediği Nalbantlar´a uğramak ister. 

              Eskişehir´den Gölpazarı otobüsüne binerek Göl´e gelir.  Altmışlı yıllar . Yenipazar´a gitmek çok zor. Ya yürüyerek ya da Çelikoğlu Necati´nin dört çeker cipiyle...

               Eskişehirin en seçkin mağazalarından çok şık bir şekilde giyinmiş. Kravatı fötr şapkası ve gıcırdayan ayakkabılarıyla Gölpazarı´nda  dolaşmaktadır. Önünde Yenipazar yazan cipin yanına gelir. Sürücü Kadir´i tepeden tırnağa süzer ve yer olmadığını söyler.

              Canı sıkkın ayrılırken yolculardan biri yanına gelir. Kim olduğunu nerden gelip nereye gittiğini sorar. O kişi sonradan öğrendiğine göre Belkeseli Ali Çelik´tir.  Onun fikriyle sözde nahiye müdürüdür artık.  Cipin yanına dönerler, Ali Çelik arkadaşın nahiye müdürü olarak Yenipazar´a atanmış olduğunu söyler. Kadir abiye ön tarafta bir yer açılır, yola çıkılır . Yolda nahiye müdürü -soför -yolcular arsında tek tük gayet ciddi konuşmalar yapılır.

            Yenipazar´a gelinir. Çarşıdaki kuyunun  başında cipten herkes iner, müdür inmez.  Müdür, şoföre cipi Nalbantların evinin önüne çekmesini söyler . Şoför şaşırır fakat herhalde onların evlerinde kiracı olacak diye düşünür, arabayı nalbant dükkanının önüne çeker.  Evden, dükkandan cipi gören Nalbantlar dışarı çıkarlar. Bir de ne görsünler ?..  Bizim Kadir!.. Herkes üstüne atlar. Kucaklaşmalar, sarılmalar, ağlaşmalar...

             Çelikoğlu şüphelelirinin doğru olduğunu nihayet anlamıştır. Yol parasını alırken gülerek o çok bilinen sövgülerinden birini  müdüre okur..." Ben bunun hesabını senden sormaz mıyım?" 

             Allah rahmet eylesin... 

 /resimler/2017-1/9/1914161623538.jpg

                                                                          Kadir Ünal ve ailesi

     /resimler/2017-1/10/1519408948356.jpg                                             /resimler/2017-1/10/1537464750864.jpg                                  

/resimler/2017-1/15/2051085300647.jpg                                 /resimler/2017-1/15/2052460307794.jpg

Necati Çelik(1938-2005)                                              Yaşar Güven(1927-1984)                                                                                                               Zeki GÜVEN Pendik,31.12.2016