FİKRET YILDIRIM


"AN"SAMA

.


Geçmiş "an"ımsanır, gelecekse "an"ın içinde saklanır.

Her şey "an"da olup biterken düşünceler "an"ın dışında devinir. İnsan, bir işi yaparken hep başka bir şeyi düşünür. O "an"daki varlığıyla, eylemi ve söylemi, üretimi ve yaratımı ile kendini gören ve izleyenlerce sayısız düşünce ve duygularla algılanır. Bedenen ya da zihnen aynı yolda olanlar da, aynı "an"da apayrı düşünce ve duygularla yol alırlar.

Bu çok çeşitliliğin ölçülemezliği, yaşam denilen sonlu ve sınırlı rüya/kâbusun "an"laşılıp "an"latılabilmesini olanaksız kılar.

Ve bu nedenle, uzun süre çok iyi "an"laştıklarını sananlar birdenbire hiç "an"laş(ıl)amaz olmaya ya da hiç "an"laşamayanlar da birdenbire "an"laşabilmeye başlarlar.

Kendini "an"layamayanın ya da buna çalışmayanın, yaşamı ya da "an"ı paylaştığını "an"layabilmesi nasıl olanaklı olacaktır? Giderek, içinde yaşadığı toplumu, ülkeyi ve de dünyayı "an"layabilmesini nasıl bekleyeceğizdir?

"An", şimdidir ve buradadır; "an"ımsama ise geçip gitmişi "şimdi"ye çağırmaktır. Kimi az önceyi, kimi dünü, geçen haftayı, ayı, kimi geçen yılı, yüz yılı özler ya da özlediğini sanır. Bunların tümüyse yal"an"dır.

Esas olan tek gerçek şu "an"dır; öncesi ve sonrası yoktur.

Hakikatse, erişilemezliğin ötesindedir.

Ne yapacaksan, neyi değiştireceksen "şimdi"dedir; dün "yok"tur, yarınsa "belki"dir.

Bunları yaz"an" da, okuy"an" da, "an" gelecek kaybolacaktır.

Yok olacağı kesin ol"an"ın, var olduğunu kim bilebilecektir...

Fikret Yıldırım ©

Ayna Nöronlar | http://isanidad.com