FİKRET YILDIRIM


BAHARIN SONCASI

.


Trenin raylardan çıkardığı metalik sese çiseliyordu, geçen zamanın damlacıkları. 

Saatin acımasız yelkovanı, yeli değil saniyeleri kovuyordu, hiç durmamacasıya. 

Yaşamın her alanında ve anında, bitip tükenmeyecek gibi amansız bir varoluş mücadelesi sürmekteydi, her cins ve türden canlının yaşam öyküsüne dönüşerek. Bir yanda, soluklarını tutarak aç ve açıkta kalmamak için üzerlerine yağan mermi ve bombalardan korunabilmek amacıyla bir köstebek gibi pür dikkat hiç uyuyamadan mücadele eden örgütsüz ve donanımsız kitleler; bir yanda bu kitlelerin yaşamlarını dar ve yok eden, yücelerden emir almış gözleri ve ruhları dönmüş tetikçiler ve öte yanda da evrimin var ettiği, en acımasız, doyumsuz ve gaddar tür "insan"ın dünyanın başına musallat, bir avuç kadar egemen azınlığı çiziyordu zaman tuvalindeki tarihin sonlu ve iğrenç tablosunu.  

Bir kaç kuş sesi karışıyordu, sonbaharın son rüzgârlarına boşuna direnmeye çabalayan kavak yapraklarının hışırtı korosuna. 

Toprak, göğe gönderdiği terini geri alıyor, kendi kendi kokuyordu. 

"Her şey", hızla "hiç bir şey"e evrilip yoklaşıyor, anlam sonlamda yitip gidiyordu. 

Fikret Yıldırım 

Görsel | Aspen Colorado