ESKİ ZAMAN ÇOBANLARI
ESKİ ZAMAN ÇOBANLARI
Eski zamanlarda ,çobanlık öyle .
Her yiğidin yapacağı ,katlanacağı kolay bir iş değildi.
Onların önlerinde enaz yüz, ikiyüz davar hayvanı (koyun-keçi) bulunurdu.
Eski zaman çobanları sürüsüne baktığında,
Saymadan hangi hayvanın sürüde olup ,olmadığını ,
,Sıması ve ismi ile bilirdi.
Hayvanların her birinin ,sarıbaş,karabaş gibi isimleri olurdu..
Eski zaman çobanları ya kendi sürüsününün çobanı ,
Yada başka birinin sürüsünün çobanı olurdu.
İyi bir çobanın aileden yada sürü sahibinden ,
Birinci beklentisi ,
İyisinden en azından sürüyü koruyacak boğazında tasması olan,
İki kangal köpek,
Tasma , köpekler kurtlarla boğuşurken kurtun boğmaması için,gerekliydi.
ve çantasında iyi bir çakısı,
Kendini koruyacak kızılcık ağacından yapılmış kırılmaz ucu topuzlu sopası
İkinci istedikleride,
Önlerinde köyün zengini manası taşıyan , yüzden fazla keçi , koyundan oluşan
büyük bir sürünün çobanı olmak,
,ve
Llider durumundaki keçilerde çan,
Seçkin koyunlarda dömbek takılı olması,
Sürünün araziye yayıldığında o çan ve dömbeklerin seslerinden yayılan aküstük sesin onlara verdiği haz
onları şımartır,gururlandırırdı.
O sesler, aynı zamanda sürünün kontrolü,
Kurt saldırısında alarm görevi yapardı..
Eski zaman çobanları.aşklarını kimseye söylemezler,
Ancak ,insanların çok gelip geçtiği çeşme ve yol boylarındaki kalın kavak ağaçlarının kabuklarına ,o
Çakıları ile sevdiklerinin isimlerini kazırlardı.
Ağaçlar yaşlandıkca o yazılar büyür ,karşıdan bile okunurdu
Gönüllerinden geçenler gerçekleşirmi dersen ,her zaman değil..
Onlar aile büyükleri tarafından gözü açılmadan bir evvel münasip gördükleri biri ile erken yaşlarda başgöz edilirdi....
Ağaçlara yazılan o isimler ağaçlar kuruyana kadar orada asılı kalırdı..
Onların işleri gerçekten zordu,
Sürüyü, gece, gündüz, kurttan koruyacaksın.
Kuzuları ,oğlakları büyütüp ,onları sürüye katacaksın..
Hiçbirini kaybetmeyeceksin.
Kırda hayvanların yattığı ağılın olduğu yerdeki sayada geceleri yatacak,
Sabah gündoğmadan sürüyü otlatmaya çıkaracaksın..ve
Bu senin hayatın olacak....
Eski zaman çobanları hakkında küçüklüğümde , yöremizdeki büyüklerden aşağıdaki hikayeyi duymuştum.
Eski zaman çobanları geceleri içlerinden birinin sayasında toplanır ,muhabbetlerini yaparlarmış...
Bir akşam üç çoban, kendi köyleri dışında, sayaya yakın bir köyün (Yumaklı) kahvesine çay içmeye giderler.
Masaya otururlar.
Belli ki ceplerinde paraları yok ..Birisinde sattığı hayvanlardan aldığı bütün 50 kayması var..
.Kahveye otururlar,
Birisi bağırır: "Bize üç çay!"
Kahveci getirir, çayları içerler.
Çıkarır 50 kayme bardağın kıyısına (o zaman 50 tl çok para) koyar. Adam "bunu bozamam" der.
Çoban cebine geri koyar parayı..
Biraz daha otururlar, biraz muhabbetten sonra,
İkinci çoban bağırır:
"Bize üç çay!"
Kahveci o çayları da getirir,
O ara 50 kayme masa altından çay söyleyene verilir,
O da çıkarır kahveciye aynı 50 kaymeyi uzatır.
Kahveci der yok abi, bozuk yok...
O da parayı usulca cebine koyar.
Biraz daha otururlar.
Üçüncü çoban bağırır: "Bize üç çay!"
Yine alttan 50 kayme çayı söyleyene uzatılır.
Çaylar yine gelir.
Tam 50 tl yi çıkarırken kahveci durumu anlar:
"Bu çaylar son çaylardı, ocağı kapattım" der.
Onların hepsi bu dünyadan ayrıldı.
Ama sözleri ve izleri hala yaşamakta.
Allah rahmet eylesin
Mekanları cennet olsun..
M.SARAÇ