FİKRET YILDIRIM


BEYAZ GÜVERCİN

.


Yüreği küt küt atıyordu.
 
Az sonra kapı açılacak ve kendisini sınava çağıracaklardı.
 
Hazırdı. Dersini çalışmıştı. Kazanmak istiyordu ama kazanamazsa da dünyanın sonu değildi.
 
„İstanbul Üniversitesi Devlet Konvervatuvarı mezunu Dilara lütfen!“
 
Çok heyecanlıydı. Kemanıyla içeriye girip notalarını önüne açarak sınav duruşuna geçti. Eşlikçisi piyanist de hazırdı.
 
Sınav salonu aynı zamanda bir konser salonuydu ve yer yer doluydu.
 
„Olsun“ dedi, „bu bir sınav değil bir konser benim için“.
 
Fakat birdenbire hiç beklenmedik, hiç kimsenin aklına getiremeyeceği bir şey oldu!

Konser salonunun tavanında bir kuş kanat çırpmaya başlamıştı. Beyaz bir güvercindi bu. Seyircilerin ve sınav jürisi üyelerinin belli belirsiz seslerini, şaşkınlıklarını işitir gibi oldu Dilara.
 
„Dikkatin dağılır, çalamazsın“ diyen bir ses geldi kulağına.

„Ya bir de kafamıza pislerse“ diye söylendi eşlikçi piyanist.

„Sorun değil benim için“ dedi Dilara, „ben parçamı çalabilirim“.
 
„Bu benim şans güvercinim“ dedi kendi kendine Dilara, „bu sınavı kazanmam için geldi“.
 
Eşlikçi piyanist her an beyaz güvercinin bir azizliğine uğrayacağı endişesiyle ufak tefek hatalar da yaptıysa eşlik ederken, sınav yarışmacısı Dilara, beyaz güvercinin kendisine verdiği iç rahatlığı ve motivasyonuyla sınav parçasını en üst düzeyde bir yorumla çalarak tamamlamıştı.
 
Alkış koptu parça sona erdiğinde.
 
Yaklaşık bir ay sonra sınav sonuçları açıklandığında Dilara, çok sayıda yarışmacının katıldığı yarışmayı asaleten kazanmıştı.
 
Sonra Emerson’un „nereye gittiğini bilene dünyanın bütün kapıları açılır“ sözünü anımsayarak gönül rahatlığıyla başarısının sevincini tüm ailesi ve arkadaşlarıyla kutlayıp provalarına devam etmek üzere kemanına sıkı sıkı sarılarak çalışma odasının yolunu tuttu.
 
Fikret Yıldırım

tr.pinterest.com