EROL ERKEN


BİRAZ DA BİZ TARİHE NOT DÜŞELİM


BİRAZ DA BİZ TARİHE NOT DÜŞELİM

 

Lütfen bu yazıyı sonuna kadar okur musunuz ?...

 /resimler/2019-6/24/1029105975400.jpg

Hayâl bu ya, Osmanlı döneminde yaşasaydım ve de şair olsaydım ola ki kendime bir mahlas seçerdim mutlak.

Çok düşündüm, çok taşındım, Fuzuli olsun dedim mahlasım. Gerçi benden önce asıl adı Mehmed bin Süleyman olan şair seçmiş bu mahlası da benimki de öyle olsun ruhaniyetinden af dileyerek..

Fuzuli , bu mahlası alırken " fudül " kökünden mi seçmiş, yoksa " fazl " kökünden mi, burası karanlık. Faziletli bir insan olmasından "fazl " kökü aklıma daha çok yatıyor. Yoksa " gereksiz şey" " lüzumsuz olmak " mahlası olmasa gerek.

Ben " füdul " kökünden olanı seçmeliyim. Çünkü şimdiye kadar hep lüzumsuz işlerle ruğraştım. Bana da yakışan bu " Fuzuli " dir. Şimdi anlatacağım mesele de bu Fuzuli işlerden biridir.

Telefon çaldı...Karşıda Veli Paşanın o her zamanki sevecen sesi... Hâl , hatır soruldu, büyüklerin sağlığından, küçüklerin okullarından, arkadaşların sohbetinden sual edildi.

-Geçenlerde Kaymakamlığa bir fax çektim. Gördün mü?.

-Hayır, görmedim.

-Mutlak görmelisin. İzmir´in işgalini protesto etmek için İstanbul´a, Sadaret makamına çekilen bir telgraf... Başbakanlık arşivlerinde bulunmuş.

-Müthiş bir şey... Allah sizden razı olsun Paşam. Hemen gidip bakacağım.

Kaymakam sekreterine rica ediyoruz, kısa bir görüşme için. Huzura kabul ediliyoruz.

Bir kaç nezaket cümlesi, ocaktan gelen bir çay...

-Geçenlerde Veli Paşa zatınıza bir fax çekmiş. Biraz önce telefon etti. Acaba görmemiz mümkün mü ?.

-Epey zaman oldu galiba, hatırlıyorum. Yazı işleri Müdürüne bir soralım.

Zile bastı, kapıda ceketini ilikleyip içeriye giren Müdür Beye durumu izah etti.

-Evet efendim, dedi Müdür Bey. Ben de hatırlıyorum, dosyaya koymuştum. İzin verirseniz gidip bakayım.

İkinci çay bekleme süresini doldurmayınca üçüncü çay söylendi. Müdür Bey arşive indi galiba, diyorum, gülüşüyoruz.

Kan, ter içinde elinde bir kâğıtla arz-ı endam eyledi Müdür Bey. Arşimet´in " buldum " dediği tarzda uzattı telgrafı Kaymakam Beye.

-Bundan birkaç fotokopi yapıp verelim Erol Beye buyurdu Kaymakam.

Velhasılı böyle elimize geçti bu tarihi vesika... Okurken ne kadar duygulandığımı anlatamam. Umarım sizler de okuyunca aynı duyguları yaşayacaksınız.

Zamanın Belediye Başkanı İsmail Uzmay Beye götürdüm telgrafı. Çok sevindi. Pirinç bir levhaya yazdırıp Belediye binası girişindeki Atatürk büstünün kaidesine astırdı.

İkinci ziyaretimiz İlçe Milli Eğitim Müdürü.... Rica ettim. Telgrafı verdim. 19- MAYIS da Atatürk´ün Gençliğe Hitabesi okunur tören alanında. Bizim de sesimiz uygun diye çok okuduğumuz vardır. Bunu da ilave etsek, hocam dedim. Gölpazarı ahalisi nasıl bir ecdattan geldiğimizi görseler, dedim. Sağ olsun, ilk Bayram´da okuttu telgrafı. Devamı oldu mu, sanmıyorum.

Gelin , hep birlikte okuyalım o meşhur telgrafı;


İSTANBUL YÜKSEK SADARETE


İzmir, o güzel belde, o, Türk´ün sonsuz haşmeti, o, Türklüğün atalarından kalan meşru mirası bugün Yunan askeri işgali altına mı girdi. Türklüğün bütün parçaları vatanları ile iftihar eder, fakat Izmir gibi seçkin ve bağımsız bir kıymeti bulunan vatan toprağı ile iftiharı artar.

İzmir´in Türklerden alınması Türklüğün mahvı demektir.


Büyük atalarımızın bize mirası olan İzmir´i bizden, daha doğrusu bizi İzmir´den ayırmaya çalışıyorlar.

Atalarımızın lanetleri, torunlarımızın nefretlerini üzerimize celp edeceği için bizler buna razı değiliz. Sultan Osman´ların, Orhan´ların ilk at oymağı olan bu yerler ahalisi bu aşağılanmaya tahammül edemez. Osman´lar, Orhan´lar,

Hüdavendigar´lar zamanında her biri bir kahraman olan atalarımızın torunları olan bizler, İzmir´in ebedi olarak bizde ve Türk kalmasını istiyoruz Türkler mertdir.


Fakat harimi ismetine yabancı gözlerin bakması bile geleneklerine aykırı, nerede kaldı ki, İzmir´de yırtılan hesapsız ırza karşı sükut edebilsin. Aynı zamanda aşağılanan Türkler Allah´ın büyük kitabına göre hareket ederler.

Bütün Türkler size her hususta yardımcıdır. Sizden geçmişiniz olan Sokulu´ların,Köprülü´lerin gösterdiği yiğitliği ve kahramanlığı görmek isterler. DayanacağınızTanrı sever cesur hareketler bütün Türklük hayatını hor görmekten koruyacak ve destekleyecektir.

Bütün kuvvetini milletten alan bir hükümet icraatında metin ve vakur olur. İzmir´in siyaseten ve geçici askeri işgal altına alınması icap ediyor ise, Yunanlı´lar tarafından değil büyük İtilaf devletleri tarafından yapılması icap eder. Bugün Gölpazarı´nda toplanan binlerce Türk bildirilen hususları size arz fiili sonuçların cevabını bekler.

Belediye Reisi İbrahim. Müderrisler...............................................

Gölpazarı 22-MAYIS- 1335 4- Haziran- 1919

Başbakanlık Devlet Arşivleri Belge No: 294

 

İşte böyle sevgili Gölpazarlılar on üç yıl önce Veli Paşanın himmetiyle elimize geçen telgrafın hikâyesi...

Bizler Osmanlı ´nın neşv-ü nema bulduğu, bir aşiretten bir imparatorluk çıkan toprakların üzerinde oturmaktayız. Ertuğrul Gazi´ nin kılıcı, Şeyh Edebalı´nın duası ile var olmuşuz. Bir hamaset destanı da ben yazmak istemiyorum. Pek çok yazıldığı için benim ki yavan kalır. Amma.......

Yüzyıl önce yazılan bu telgrafı okuyalım dostlarım ve de çocuklarımıza okutalım. Arşivlerde, meraklıların sadece okudukları bir yazı olarak kalmasın.

Yüz yıl sonrasında biz de tarihe bir not düşelim istedim. Gerisi tarih yazanlara kalsın.

Biz yine köşemize çekilip Fuzuli işlerle yaşayalım. Kanuni Sultan Süleyman ´ın bir şiirinde anlattığı gibi ;

 

GER HUZUR İTMEK DİLERSEN MUHİBBİ, FARİĞ OL

OLMAYA VAHDET MAKAMI GUŞE-İ UZLET GİBİ.