FİKRET YILDIRIM


BİZ

.


Kimdir “biz”? 

Hem dilbilimsel hem felsefik ve hem de sosyolojik olarak kimdir?

Kim “biz” diye başlayabilir konuşup yazmaya? Ancak “ben” yapabilir bunu oysa!

Kim, nasıl ve ne ile çizebilecektir “biz”in çerçevesini, zaman derinliğini?

Çok soyut ve varsanan bir özne değil midir “biz”?

“Biz” diye bir öznenin somutluğu tartışmalıdır. “Biz”, hem bireysel hem de kitlesel bir yanılsama ve yanıltmadır. 

Çünkü “ben” olmak çok zordur ve sürekli tehlikelerle dolu bir yolculuktur. Yine çünkü “ben”, bireyin “kendi”sinin egosudur; eşdeyişle maskesidir, “kendi”si değil. Bu nedenle “ben” “kendi”ni “biz”de gerçekleştirmek için süzülür “biz”in içine.

İnsanın ilk “biz”i ailesidir. Sonra okulda, oyunda, mahallede, semtte, kasabada, şehirde, ülkede, dünyada, dernekte, partide, kısacası akla gelen her türlü kalabalık ve topluluklarda hep bir “biz” yaratarak ya da içerisinde kendini bularak varlığını sürdürür.

Böylesine esnek, oynak ve gevşek bir öznenin kalabalıklar içerisinde hiç bir savunma, direnç ya da istenç gösterebilme yeteneği olmadığından her zaman için manipülasyona açıktır. “Biz”lerin içerisine sızan “ajan ben”ler, maskeleriyle kendilerini gizleyerek “biz”lere zarar verebilirler ve verirler.

Bunun en güncel görüntüsünü bugün siyaset ve spor, özellikle de futbol alanında görmekteyiz: “Bizim parti”, “bizim takım”, “bizim lider”, “bizim oyuncu” vb. sayısız tamlamalar ne denli karmaşık bir “kördöğüşü”nün içerisinde yaşamak zorundalığımızın en somut kanıtlarıdır. Hele bir de dinsel, ütopik “idealizm” ve “fanatizm” gibi kemikleşmiş “bizlik” hastalıklarıysa söz konusu olan, işimiz hiç de kolay görünmüyor.

“Ben”in bir başka “ben” ile iletişimindeki mantık, “ben-sen diyalektiği” üzerinden yürür. Eğer “ben” bir “biz”lik içerisinde iletişimde bulunuyorsa “biz” diye seslenir karşısındaki topluluğa ya da kitleye.

Uzun sözün kısası; “biz” ile “ben”in ilişkisi ya da “biz” içerisindeki “ben”lerin birbirleriyle ilişkisi, “biz”i uçurabileceği gibi yok da edebilir.

O nedenle hemencecik satıverir “ben”ler “biz”i, kolayca inkâr ediverirler: “Biz yapmadık, Hitler yaptı herşeyi” örneğindeki gibi.

“Biz” de “ben” de değişkendir ama “biz” çoğulluğun ele avuca sığmazlığı, “ben”se tekilliğin sorumluluğudur.

Bakmayın siz “bizim zamanımızda” üfürmelerine, çünkü zaman da görece ve özneldir.

“Biz”, “bir”deki “ben”lerin resmedilemezliğidir.

Fikret Yıldırım

Görsel | Google