FİKRET YILDIRIM


BURA

.


Geçmiş de, şimdi de, gelecek de “bura”da yaşanıyor, olup bitiyor.

Her şey, hepimiz “bura”ya gelip gidiyoruz; insanlar, hayvanlar, bitkiler, canlı olan ne varsa. “Bura”da döküldüğünü binlerce insanın kanının, “bura”da toprağı ve kayaları yerinden oynattığını depremin, “bura”da olduğunu bir zamanlar büyük büyük denizlerin ve göllerin, “bura”da soyunun tükendiğini dinozorların, en unutulmaz zaferlerin ve başarıların “bura”da kazanıldığını, en büyük aşkların “bura”da yaşandığını, en büyük ayrılıkların ve dayanılmaz dramların “bura”da gerçekleştiğini, en unutulmaz şarkıların ve türkülerin “bura”da bestelenip yakıldığını kısacası bilip bilmediğimiz, anımsayıp unuttuğumuz ne kadar yaşanmışlık varsa hepsinin ama hepsinin “bura”da sahnelenmiş olduğunu biliyoruz.

Her şey ama her şey gelip geçiyor, bir tek “bura”sı duruyor; kuraklaşıyor, sular altında kalıyor, yeşilleniyor, toprağın altında kalıyor; ben gelip geçiyorum, sen gelip geçiyorsun, o gelip geçiyor, biz, siz ve onlar gelip geçiyor ama yalnızca “bura”sı durup duruyor. Sen gelip bir zaman eğlendikten sonra yitip gidiyorsun ve seni en son tanıyan da geçip gittikten sonra sen hiç doğmamış oluyorsun. 

“Bak bak, tam da “bura”sı, binlerce askerden oluşan orduların savaşıp binlerce birbirlerini katlettiği yer” diyorsun; gidenler gittiğiyle kalıyor sense gideceğinle kalıyorsun, “binlerce insan işte “bura”da amansız hastalıklardan telef olmuş” diyorsun.

Başlangıçta, sonradan hiç ama hiç anımsayamayacağın o mükemmel cennette hortumla bağlıyken yaşama, sonradan sığamayıp da dokuz ay on gün sonra geldiğin “bura”ya da sığamıyor, durmadan göç ediyorsan da yine hep “bura”dasın. Öylesine “bura”dasın ki, yitip gittikten sonraki kalıntılarını da bir süreliğine yine “bura”da bırakıyorsun.

Yani özcesi; geçmiş, şimdi ve gelecek aslında yok, yalnızca “bura”sı var. Görmüyor musun, gidenlerin hiç birisi “bura”da yok.

“Bura”ya nasıl gelmiş olduğunu, geldikten sonra biliyorsun ama “bura”dan nereye gittiğini bir türlü bilemiyorsun.

Öyleyse “bura”dalığının değerini senden daha iyi hiç kimse bilemeyecek: “Bura”sı senin değil, sen “bura"nınsın, üstelik de kısacık bir zaman dilimi için.

Ve şunu da asla unutma ki, ben de yalnızca sen “bura”dasın diye “bura”dayım; sen yoksan ben yokum, ben yoksam sen hiç yoksun.

Bak “Cumhuriyet” binasını yürekleriyle inşa edenlerin hepsi de gittiler ama Cumhuriyet tam yüz yıldır “bura”da: Bütün sır ve gizem “bura”da, koruyamazsan “bura”nın da hiç bir anlamı kalmayacak!

Kutsal olan zaman değil mekân, yani "bura"sı.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı "bura"da ve her zaman kutlu olacaktır.

Fikret Yıldırım 

Görsel | www.fikriyat.com.tr