FİKRET YILDIRIM


“BÜYÜ"

.


Az önce olup bitmiş bir şeye bakmakla, dün olmuş ya da geçen hafta, ya da geçen yıl, hatta on yıl, ve hatta hatta onlarca yıl önce olup bitmiş bir şeye bakmak aynı mıdır? Aynı mıdır gözlerinin ve yüzünün aldığı hal, bakmakta olanın?

"Olup bitmiş"in zamandaki mesafesiyle ters orantılıdır göz bebeklerinin "büyü"klüğü; ne denli uzaktaysa o denli küçüktür kimi gözlerde.

Kimi geçmişin derinliklerinde yitip gittiğinden "şimdi"de kaybolur, kimi de sürekli "şimdi"den kurtulamadığından "büyü"ktür göz bebekleri; korkup şaşırdıkça "büyü"r, meraklandıkça "büyü"r, "büyü"lendikçe "büyü"r.

Baktığını gözünde "büyü"tünce ele verir kendini insan, kimisi de küçültünce; "büyü"lenince donakalır, "büyü"leyince, donakaldırır.

Hepsi de aslında, gerçekliğin algısındaki karşı konulmaz "büyü"dür. Bizi etkileyenin etki derecesine göre "büyü"r ya da küçülür göz bebeklerimiz.

Oysa, göz bebeklerinin bu öznel diyalektiğinin aksine, bebekler hep "büyü"r. Kimimize göreyse kimimiz hiç "büyü"mez, hep bebek kalır.

Öyleyse kimi "büyü"tüp kimi küçülteceğimizi kendimiz bilelim; işi göz bebeklerimizin yanılsamasına bırakmayalım!

Unutmayalım ki;

göz bakar, beyin (gönül) görür; "büyü"ten de küçülten de beyindir.

Ve Nahifî ile bitirelim:

"Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım

Kurbânın olam var mı benim bunda günâhım"

Fikret Yıldırım

Görsel | www.postkolik.com