ŞİNASİ KULA


ÇİFTLİK BEBELERİ

Çoğunuzun bir anlam veremediği bu başlık bizim için zaman tünelinden gençlik hatta çocukluk yıllarına dönmekle eşdeğerdir bilesiniz.


Çoğunuzun bir anlam veremediği bu başlık bizim için zaman tünelinden gençlik hatta çocukluk yıllarına dönmekle eşdeğerdir bilesiniz. Kombinalar vardı bir tarihlerde hiç duymuş muydunuz? Hani Mustafa Kemal Atatürk'ün örnek çiftlikler olarak köylümüzün hizmetinde olması düşüncesi ile kurdurduğu oluşumlar. Devlet Üretme Çiftlikleri desem sanırım benim kuşağımın insanlarında bir çağrışım yapabilirim. Şimdilerde TİGEM olarak bilinen, özelleştirilmek üzere bir kenarda kaderine terk edilen kamu kurumlarıdır. Hani Atatürk Orman Çiftliği var ya, aynen diğerleri de bu özellikleri taşır işte. Atatürk Orman Çiftliği dışındaki çiftliklerin tek farkı, tam ortasına AKSARAY kondurulmamasıdır! Kondurulmamış kondurulmasına ama her an özelleştirilmesi an meselesidir bunların da…

Bu örnek çiftliklerde babalarımız emekçi insanlar olarak yaşam sürdürerek, alınlarının teri ile bizleri büyütüp hayata hazırladılar. Biz bu çiftliklerde büyüyen çocuklar olarak birbirimize  Çiftlik bebeleri” diye hafif Ankara ağzı ile hitap etmeyi severiz. Altmış yaşını devirmiş insanlar olarak bir araya geldiğimizde bayram sevinci ile donanırız hepimiz. Çünkü hepimiz birbirimizin çocukluğunun ya da ilk gençlik yıllarımızın tanıklarıyız…

Gülvezir Özdamar, Odunpazarı Belediyesi Meclis Üyesidir. Mesleği mimar-müteahhitliktir. Anadolu Üniversitesin kampusunda ayak izleri ve emekleri vardır. Mesela Güzel sanatlar fakültesi ve 1500 kişilik spor salonunun yapımı ona aittir. Müteahhitlerde A sınıfı sayılan ve başarılı işlere imza atanlara verilen, Serbest Karnesi olan işadamıdır. Bir başka isim olan Turan Akman Erkılıç ise Anadolu Üniversitesinde öğretim üyesi (akademisyen) olarak görevini idame etmektedir.Abdulkadir Yalınız, Tülomsaş'tan emekli olan ve sendikal mücadelede dik duruşu ile bilinen çocukluk arkadaşımdır. İşte bu üç isim, bir de ben! Dört çiftlik bebesi dün buluştuk uzun yıllar sonrasında. Gülvezir Ağabeyimiz sağ olsun bizi toparladı civciv yavruları gibi bir araya getirdi. Üniversitenin Taş Bina olarak bilinen güzel mekânında öğle yemeği yedik birlikte(tabi cezayı da orada öğretim görevlisi olması nedeni ile Turan'a kestik)… O iki saat rüya gibi geçti, göz pınarlarımızda kimi zaman biriken tomurcukları gizledik çoğunlukla. Hani erkekliğe zeval gelmesin hesabı! O zamanın çiftlik müdürü İlhami Koca hepimizin idolü ya da kahramanıydı hala. Ve o dönemin insanlarındaki ortak özellik olan devlet sadakatine yüzlerce örnekler verip rahmete kavuşanları yâd ettik. 1980 sonrası Anadolu insanının genleri ile nasıl oynandığının mukayesesini yaptık. Devlet malı deniz, yemeyen domuz” tekerlemesinin tek kelimesini bilmeyen veya felsefe olarak asla benimsemeyen o namuslu kuşağın sonsuzluğa göçmüş insanlarını hasretle andık. Gülvezir ağabey, Güzel Sanatlar Fakültesi inşaatının yapımı sırasında Yılmaz Büyükerşen ile yaşadığı anılardan söz etti. O kampusun her metrekaresinde ayak izi ve anıları olan hocadan az mı fırça yedim diye söze başladı. Sabahın köründe güne başlayan işine ve evine bağlı bu insan bu kent için bir şanstır” diyerek hocanın kulaklarını çınlattı. Silueti her gördüğümde rahmetlik babacığımı çağrıştıran bu örnek insan için Eskişehirlilerin de aynı kanaatte olduğunu ben de biliyorum. Bu vesile ile bir anımla noktalam istiyorum yazımı. İşyerine(çiftlikteki resmi daire) yanına gitmiştim babacığımın. Üzerinde DMO yazan yeşil-beyaz renkli bir silgi öyle hoşuma gitmişti ki, baba bunu bana verir misiniz” diye ricada bulunmuştum kendisinden. Bana bakarak demişti ki;  babanın sana silgi alacak parası mı yok eşek oğlu eşek…” O zaman bu yüce karakterini anlayamadığım canım babam, seninle gurur duyuyor bu oğlun bilesin…

 

DIŞARDAN GAZEL

Öğretmenlerin hakkı ödenmez dediler...

Eğitim İş Eskişehir Şube Başkanı Ebru Sungar, dün  Sabah kahvesi” programımda konuğumdu. İnanın hemen tüm konuklarımla keyifli geçer programlarım, ben de haz alırım çoğunlukla. Ama sevgili meslektaşımla(ben de emekli bir beden eğitimi öğretmeniyim)yapmış olduğum tüm programlardan ikimiz de keyif alırız. Bizi birleştiren ulu önder Atatürk ve yurt sevdamız en önemli paydamızdır çünkü…

Ebru Sungar'a dedim ki; hocam 12 yılda (Hüseyin Çelik, Nimet Çubukçu, Ömer Dinçer, Nabi Avcı) olmak üzere dört bakan gördünüz. Hemen hepsi de sizlere özel günlerde öğretmenlerin hakkı ödenmez dediler. Ne dersiniz ödediler mi? Hayır dedi, ödenmez” dediler ve dediklerini de yaptılar. Güldüm kahkaha ile! Yani anlayacağımız öğretmenlere hala borçlu bu dört bakan da. Bir konuyu sayesinde öğrenmiş olsum Sayın Sungar'ın… Alo 147 ihbar hattının öğretmenleri şikâyet maksadı ile kullanılan bir hat olduğunu öğrendiğimde sadece Allah'a şükrettim.  İyi ki bu günleri görmeden, yaşamadan 13 yıl önce emekli oldum” diyerek…

 

OZANCA

Ben bir öğretmenim Anadolu'da

Mustafa Kemal'in yolunda

Çiçeklerim var binlerce renkte

İzmir'de, Polatlı'da, Muş'ta Bolu'da… Şinasi KULA