FİKRET YILDIRIM


GÖVEL ÖRDEK

.


Gövel ördeği arıyordum, söğüt dallarının su ile seviştiği derelerin kenarlarında, göndoğumlarında; çocukluğumun paçalarımı sıvamış, şapada şupada üstümü başımı ıslattığım su göletçiklerinde; yeniden gelmek üzere vedalaşmakta olan güneşin akşam kızılcasında; belleğimin duru sazlıklarında, ilk ve son kez ne zaman, nerede ve nasıl gördüğümü bir türlü bulamıyor, anımsayamıyordum.

Türkülerin sözcelerinden çıkageliyordu gözlerimin perdesine, anıların ahde vefa sakızıyla zaman duvarına yapıştırılmış yağlı boya bir tablonun düşlerinde ya da “Binbir Gece Masalları”nın masalsı çağrışımlarında yahut belki de La Fontaine’nin Anadolu’lu Ezop’tan yürüttüğü hayvan fabl’larında...

Ama bir türlü bulamıyordum gövel ördeği, belirsizliğin sabırsız soluklanmalarında.

Sonra birdenbire onu gördüm.

Hangi zamandı, neresiydi hiç bilemiyordum. Ama oradaydı işte.

Gülüm gülüm gülümsüyordu kocaman gözleri.

Başının üzeri ve gövdesi ve de gözleri göveldi işte!

İnanamıyordum; aradığım değildi bulduğum ya da bulduğum aradığım değil.

Bana belleğimin her zaman oynadığı oyunlardan biriydi yine bu.

Gövel gövel gülümseyip, göğün mavisine kulaç atarak uçup yitti sonra gövel ördek.

Fikret Yıldırım
Görsel | milliyet.com.tr