Hızla akıp gitmekte olan nehir apansızın duruverir.
Gölgesi görünen bir çift göz deklanşöre basıp seni yakalamıştır. Sen çoktan unutmuşsundur o anı ve deklanşöre basanı; deklanşöre basan da unutmuştur.
Yanında iki ağabeyindir.
O an kimsindi, şu an kimsindir?
Akmakta olan nehir seni nerelere, göllere mi, denizlere mi yoksa okyanuslara mı götürecekti, asla bilemeyeceksindi!
Poz vermişsindi bir kere, göremeyeceğin geleceğe bakarak; gelecek seni görecekti ama sen geleceği değil.
Sen anını rengârenk görmektesindi ama görüntün öyle değildi. Kime ve hangi zamana karşı durmuşsundu, bilememektesindi.
Çok uzun zaman sonra, dönüp bakmak isterken geçmişe, birdenbire kendin olduğunu sandığın görüntün durmaktaydı karşında!
O mu sensindi yoksa sen mi osundur!
Asla ölçülemeyecek anlardan donmuş, dondurulmuş bir resimdi verdiğin.
Gülümsersin şimdi; başkaca hiç bir şey gelmez elinden.
O sen, şimdiki seni görseydi hiç tanımayacaktı, sen de o seni!
Gülümsersin şimdi; için için gülümser, anların anlamsızlığını anlarsın!
Güle gülesindir bu dünya dediğimiz sınırsız sonsuzluk hanından; güle güle!
Fikret Yıldırım
Güle Gülesindir
