FİKRET YILDIRIM


İD

.


Latincedeki “id” sözcüğünün Türkçemizdeki karşılığı “o”dur.  

Özellikle Sigmund Freud’un ruhbilimsel çözümlemelerinde geliştirdiği buzdağı örneğinde olduğu gibi “id”, “süper ego” ve “ego” ile birlikte kişiliğin bilinçaltı alanını dile getirir.  

Bu bağlamda “id”, bilincimizin en karanlık bölümüdür; içgüdü, içdürtü, vahşet, saldırganlık, canavarlık gibi bilinç alanının kontrolü dışında kalır.  

“İd” sözcük kökünden yürüyerek “ide” (düşünce), “ideal” (olması istenen), “idealist” (düşünce savunucusu), “ideoloji” (düşüncebilim/düşünce disiplini), “ideolog” (düşünce üreticisi), “idiyot” (geri zekalı, aptal vb.) gibi birçok anlam için yeni sözcük ve kavramlar türetilerek gündelik yaşamımızda ve bilim disiplinlerinde kullanılagelmektedir.  

Buraya kadar dilbilimsel alıntılarla geldim; amacım ruhbilimsel bilgiçlik değil.  

Bana göre bilincimizin en ele avuca gelmez, tapu kadastrosu çizilemez, koordinatları saptanamaz alanının bireysel ve toplumsal yaşamlarımızdaki ölçülemez etkisi üzerine azıcık düşünsel antrenman yapmayı denemek.  

Çünkü “ben”in içerisinde bir yerlerde gizli olan “o”nun öznenin düşünce ve eylemlerindeki önemi artık öylesine somut yaşamsal sonuçlara yol açmaktadır ki, hızla tüm dünya üzerindeki canlılığı tehdit eder bir noktaya doğru akmaktadır.  

Her gün, her an, dünyanın her hangi bir yerinde bir insan ya da insan öbeği, tek tek ya da birlik halinde bir başka insan tekine ya da öbeğine akıl almaz saldırılarda bulunarak katledebilmektedir. Azılı caniler ile ilgili yapılan soruşturmalarda katilin çok sakin, herkesçe iyi bir insan olarak bilinen, kendisinin asla böyle bir suçu işleyecek karakterde biri olmadığı üzerine tanıklıklar okur ya da işitiriz.  

Bireysel “ben”lik söz konusu olduğundaki “id” eşdeyişle “o” yani “vahşi/hayvansal içgüdü alanı”, önceden kestirilemez vahşetleri getirebilirken örgütlü “biz”liğin insanlığa ve doğaya ne denli ağır faturalar ödettiğini çok iyi biliyoruz.  

Özelikle de siyaset gibi insanların toplum halinde bir arada yaşayabilmelerinin kaçınılmaz sonucu olarak ortaya çıkan toplumun demokratik yönetimi söz konusu oldukta iktidar olan oligarşinin “id” alanında çevirdiği pislik ve dalaverelerin buzdağının üzerine çıkmasını beklemek ölümcül bir saflık olmaktadır.  

Toplumsal bilinç buzdağını ters yüz edebilecek dip dalga sağlanamadığı sürece iktidar “id”inin vahşet ve tehditlerinden kurtulabilmek olanaksızdır.  

Fikret Yıldırım

Görsel | Vikipedi