FİKRET YILDIRIM


İKİ YAKANIN BİR DİLİ - SELÂNİK

.


- Two coffee please, one of them with milk!
- !!!
- Zwei Kaffee bitte, einen mit Milch!
- !!!
- ???
- Türkçe biliyor musunuz, diye soruyor Balkan aksanıyla.
- Bilmez miyim, tabii biliyorum, diyorum.

Gözleri parlıyor birden, ağzı kulaklarına varıyor.

Kafeteryada çalışıyor. Aynı dili konuşuyor olmanın sevinciyle gülümseyerek sürdürüyoruz konuşmamızı. “Benim annem ve babam da müslümandı. Ama ben Türkçeyi nenemden öğrendim. Şimdi artık hiç biri hayatta değil” diye ekliyor.

“Bu gece burada kalmamız gerekiyor” diyorum, “bize otel önerebilir misin!”

“Tabiiki” diyor, yardımcı olabileceği sevinciyle “benim buradan önce işlediğim otele gidin”.

Hemen telefona sarılıyor, defalarca çaldırıyor ama bir türlü açılmıyor çevirdiği numara. “Bir kâğıda yazıver” diyorum “biz giderken sen aramaya devam edersin”.

Karşılaştığımız iki kişiden biri Türkçe biliyor Selânik’te. Ya “benim dedem Ayvalık’tan geliyor” ya da “benim nenem Ege’nin bir başka köşesinden” diyor.

Ve tarih bize bunu defalarca öğretmeyi ısrarla sürdürüyor:

Zamanın ve hayatın genişlettiği gövdelerin yakalarının birleşmesi daha da imkansızlaşıyor; insanın iki yakası bir türlü bir araya gelemiyor.

Birbirimizde birbirimizi bulup görmenin keyfiyle vedalaşıyoruz.

Fikret Yıldırım

Polygyros’ta Sabah | Selânik