FİKRET YILDIRIM


“İKİ”NİN “BİR”LİĞİ

.


“Bir ile bir iki eder” dediğimizde “ile”yi unuturuz; oysa, aralarındaki sessizlik olmasa çan seslerini duyabilir miydik, demiş modern fizikçilerden biri.

Bir başka müzik insanı da “müzik sessizlikten doğar” demiş.

Şeyleri ilk gördüğümüzde, dokunup hissettiğimizde ya da işittiğimizde çoğunlukla zaman boyutunu göremez, algılayamayız. Örneğin bir tavuk yumurtasını ilk gördüğümüzde yuvarlak ve beyaz bir nesnedir karşımızdaki; onun oluşumundaki süreci hiç de hesaba katmayız: O bir yumurtadır o kadar, hele bir de açsak çiğ de olsa yemesini biliriz. Oysa bir yumurtanın oluşum süreci 24 – 26 saattir ve bu sürenin sonunda tavuğun bağırsağından dışarıya çıkarak son haline ulaşmaktadır. 

Bu en basit örnekten hareketle, baktığımız ve gördüğümüz tüm nesnelerde bir “zaman” boyutu olduğunu ilk dile getiren düşünürlerden birisinin Georg Wilhelm Friedrich Hegel (27 Ağustos 1770 Stuttgart - 14 Kasım 1831 Berlin) olduğunu görüyoruz. Hegel bu bağlamda geliştirdiği bilimsel yönteme “diyalektik” adını vermiştir. Hegel’e göre “tohum” tez, “çiçek” antitez,  “meyve” de her ikisinin sentezidir. Buna göre mutlak gerçeklik bu diyalektik döngü içerisinde anlaşılabilirdir. Her şey zıddıyla vardır ve “bir”dir. Ve her bir “bir”lik, zaman boyutu içerisinde sürekli devinerek evrilir durur.

Bu anlamda bu içinde yaşadığımız dünyada gördüğümüz ve algıladığımız ne varsa onda zamanı da görüp algılamak zorundayızdır. Bu bireysel yaşantılarımızda olduğu gibi toplumsal yaşama bakışımızda da böyle olmak gerektir. Bugün son derece hızla değişen ve dönüşen dünyamızdaki canlı ve cansız varlıklarla birlikte tümümüzün varlığı özellikle biz tüm dünyaya hükmetme cesaretini gösteren insan için, küresel farkındalık bilinci bütün zamanların toplamından daha yaşamsal ve varoluşsal önem kazanmıştır.

Hiç bir canlının gözle göremeyeceği büyüklükteki bir virüs topluluğunun –en azından biz bu kadarını bilebiliyoruz- türümüzü tehdit ederek zayıf ve hastalıklı olanlarımızı yok ettiği bir zaman dilimindeki küresel bilinç ve tutumumuz gelecek kuşaklarımızın yaşam kalitesini de belirleyecektir. 

Bir müzik parçasındaki sessizlik aralıklarını, bir kelebekteki tırtıllık özgeçmişini, bir çiçekteki tohumu, bir insandaki çocuğu, bir okyanustaki su damlasını ve yaşamdaki ölümlülüğü göremediğimiz sürece sağlıklı bir yaşam felsefesi geliştiremeyeceğimizi ve gezegenimizi hiç bir zaman yaşanılabilir bir yere dönüştüremeyeceğimizi kabul etmekten başka seçeneğimiz bulunmamaktadır.

Her şey zıddıyla birlikte vardır ve devinir; “hep” “hiç” ile “bir”likte vardır ve anlamlıdır. 

“Ben” ancak “sen” ile “bir”dir.

Fikret Yıldırım

Görsel | www.rekoltedunyasi.com