FİKRET YILDIRIM


KELEBEĞİN SİYAH BEYAZ RÜYASI

Kelebeğin Siyah Beyaz Rüyası


Şimdimin masasına yatırıyorum anılarımı ve anımsadıklarımı.

İlkin çocukluğumun yıldızlarının altındaki tahta sandalyelerde uyuklayarak film izlediğim yazlık sinemayı.

Sonra, “on dakika ara”lardaki seyyar satıcının “alaska-frigo-gazoz” diye sesini herkese duyurup omuzuna asılı tabletteki ürünleri tüketmek isteyen bağırışını...

Hepimizin birbirimizi bildiğimiz masalsı mahalle aralarında çelik çomak, çivi, kuka, kayış kızdı, dokuz kiremit, yakar top gibi bizleri bir ve biz yapan oyunları...

Hava göz gözü görmeyinceye kadar kararıncaya dek, ayaklarımızda Ankara lastiği cızlavatlarla aramızda harçlıklarımızdan topladığımız paralarla satın aldığımız topla zeytin ağaçlarının arasında oynadığımız gazozuna futbol maçlarımızı...

İtişip kakışmalarımızı, kavgalarımızı, gülüşüp şakalaşmalarımızı...

Siyah önlük beyaz yaka masum ilkokul sıralarımızı...

Kuş seslerini ve rüzgarın ağaç yapraklarını hışırdatarak masmavi denizden burnumuza getirdiği yosun kokusunu; yalın ayak bastığımız çimenleri ve üzerinde uçuşan renk renk kelebekleri...

Birdenbire beni bu düşümden uyandırıp tüm sihiri bozan bir şey oluyor:

Cep telefonuma arkadaşlardan, arkadaş gruplarından, elektronik posta adresimden arka arkaya mesajlar geliyor.

Tüm bu yaşadığımı zannettiklerim gerçek miydi, diye düşünmeye başlıyorum.

Ve anlıyorum ki, bu yaşadığımı zannettiklerimin hepsi de birer yalan. Yaşanıp yaşanmamışlıklarının hiç bir anlamı yok şimdi.

Nasıl ki, tırtıl kozasını örüp sonra da onu delerek kelebek olup uçup gidiyorsa, adına zaman dediğimiz o büyülü yanılsama da her türlü yaşantıyı silip götürüyordu.

Geriye ise yalnızca bir ses, bir koku ve kimi zaman da bir görüntü çağrışımıyla uyanıp uyanıp yeniden uykuya dalan hisler kalıyordu.

Fikret Yıldırım

Bir Zamanlar Pendik