FİKRET YILDIRIM


KENDİNE İYİ BAK

.


„Ben“, diye söze başladığın anda, aslında tanıyıp bildiğin birisinden söz ettiğini sanmaktasındır.  
 
Çünkü söz konusu olan, „ben“in „kendi“ hakkındaki bilgi, önyargı, önsaptama ve ezberleridir.  
 
Günümüz Türkçesinde sıkça tanık olduğumuz „kendine iyi bak“, „kendine iyi davran“ dileklerinde olduğu gibi karşımızdaki insanda iki farklı „kim“liği vurgularız örtülü bir biçimde.  
 
„Ben“ ile „kendi“nin ilişkisi ve farkındalığı, konuşmayı söktüğümüz yaşlara dek inmektedir. „Kendi“, yaşam sahnesinin acımasız saldırıları ve dayatmalarına koşut olarak bir „ben“ inşa etmeye koyulur hemencecik. Ve bu „ben“in sürekli olarak bakımını yaparak onu büyütmeye çalışan „kendi“, gitgide açılan makasın zaman içerisinde oluşan açısının ayırdından uzaklaşır ve bu „ikilik“ (düalite) içerisinde bir varoluş diyalektiğinde varlığını sürdürmeye çalışır.  
 
Bunu en kapsamlı ve derinlikli olarak İsviçreli psikiyatrist Carl Gustav Jung’un(*) kendisinin temellerini attığı „analitik psikoloji“ alanında görebilmekteyiz. 1914-1930 arasında kaleme aldığı „Das Rote Buch“ (Kırmızı Kitap), vasiyeti üzerine ölümünden tam elli yıl sonra yayımlanabilmiştir. Duygu, düşünce, algı ve anımsamaların bilinçdışı ile çağrışımsal karmaşasına ilişkin saptamaları ve özellikle de „ben“ (Persona) ve „gölge“ (Schattenseite) kavramlarıyla açıklamaya çalıştığı „ben-kendi“ diyalektiği, güncelliğini yitirmeyen, insanı ve varoluşunu anlamayı deneyen çok önemli bir kaynakçadır.  
 
Günümüzün „geçmiş bilinci yoksunluğu“ ile „belirsiz gelecek kaygısı“ içerisinde sıkışarak hızla yoksullaşan dünya insanının „ben-kendi“ diyalektiğinin ayırdına varabilmesi büyük bir lüks gibi görünmektedir.  
 
Oysa „kendi“sinin ve giderek de „kendileri“nin farkına varabilecek „ben“ ve „benler“in dünyanın altını üstüne getirebilecek dev bir güç olduklarının ayırdına varabilmesi küresel bir devrim olacaktır.  
 
Bugünün dünya momentine odaklandığımızda sıfıra yakın bir olasılık olarak değerlendirilse de olanaksız değildir.  
 
Varlığın özü matematiktir. „Olasılıklar“ da matematiğin ve istatistiğin en vazgeçilmezlerindendir.  
 
Yaşamın ve evrensel varoluşun nasıl bir olasılığın sonucu gerçekleştiğini bize kim söyleyebilir?  
 
„Ben“ini yok edebilecek „küresel bir insan“ umut ve özlemiyle.  
 
Fikret Yıldırım  

(*) 26.06.1875 - 6.06. 1961 İsviçre

Görsel | sihem.ch