ŞİNASİ KULA


Kıdem Tazminatları Kimin Umurunda!

Kıdem Tazminatları Kimin Umurunda!


Türk-İş il temsilcisi Nejat Kılıç, Tek Gıda-İş şube başkanı Ali Aycan Uğraş ve Türk Harb-İş Eskişehir Şube Mali SekreteriAbdullah Baş ile güzel bir sohbet gerçekleştirdik dün sabah. Konu başlığımız son günlerin önemli gündemlerinden olan kıdem tazminatı idi. Yazı başlığımı soru olarak kendilerine de sordum. Kıdem tazminatı kimin umurunda, halkın ne kadar ilgi alanına girer diyerek.  Ben çorbama bakarım abi” felsefesinin yükselen değer olduğu garip ülkemde, bu önemli konuyu nasıl olur da halka anlatabiliriz paydasında yoğunlaştık. Nejat Başkan çok yerinde bir yaklaşım ve yorumla noktayı koydu.  Bu bizim onur meselemizdir, mezar taşlarımıza, gelecek nesillerin sövmemesi adına bu onur meselemize sonuna dek sahip çıkacağız” dedi. Sonuna dek sahip çıkmanın son noktasını da genel grev olarak sonlandırdı. Abdullah Baş, kıdem tazminatları ile ilgili olarak iktidarın yapması gerekenin sadece bir cümle değişikliğinden ibaret olduğunu söyledi. Yani hak kazanımın bir yıl yerine, bir gün olarak değiştirilmesi ile zaten sorunun çözüleceğini vurguladı. Ali Aycan Uğraş ise emek mücadele yönteminin artık çok daha farklı biçimde olması gereğine işaret etti. Aslında Nejat Kılıç çok samimi ve insanca özeleştirilerde bulunarak örnek oluşturdu. Şimdiye kadar sendikalar ve sendikacılar olarak kendi yanlış ve hatalarımızdan da arınarak gelinen bu vahim durumdan nasıl kurtulacağımızın yöntemlerini bulmalıyız dedi…

Bu toplumun tüm kesimleri üzerine kara bir bulut gibi çöken 12 Eylül faşist darbesinin emek ve işçi sınıfı mücadelesine de nasıl darbeler vurduğunu düşündük bir kez daha! Demokratik kitle örgütleri ya da sivil toplum kuruluşlarının hallaç pamuğu gibi darmadağın edildiği o milatla yaşanan bu kara günlere olan katkısını gözden geçirdik. Eğer bugün kıdem tazminatı gibi önemli bir konu bu halkın gündeminde yer almıyorsa, ilgi alanlarına uzaktan yakından girmiyorsa sistemin sahiplerinin işi zaten çok kolaydır. İstedikleri an yasayı tasaya çevirerek, çatlak seslerin alayını susturma güçlerine güç katarlar. Düşünsenize bu ülkenin en önemli iş adamlarından Ali Koç inanılmaz açıklamalar yaptı geçtiğimiz günlerde.  6 ve 8 yaşındaki çocuklarımın geleceği ile ilgili ciddi kaygılarım var”  sözleri gündeme adeta bomba gibi düştü. Binlerce insana ekmek veren bir işadamı bu koşullarda çocuklarının geleceğinden kaygı duyuyorsa bu kara tablonun tanımı daha nasıl yapılabilir ki? Nazım, Abidin Dino'ya  Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin” diye gönderme yapmıştı. Ali Koç ise ülkenin vahim tablosunu tuvalsiz, boyasız ve fırçasız çizivermiş baksanıza! Bu bağlamda görmeyen gözlere, duymayan kulaklara, susan dillere nasıl bir yöntem uygulamalıdır emek mücadelesi veren kitleler? Nasıl bir mücadele olmalı ki, sağır sultan bile duyabilsin…

Bursa Ulu Çarşı'yı bilir misiniz?

Eminim, birçoğunuz gitmiş görmüşsünüzdür. Gerçekten de gezerken haz almışsınızdır. Yağmur yağdı, kar yolları kapattı, sel bastı gibi nedenlere yer olmaksızın gönül rahatlığı içerisinde gezilebilen koca bir alan. Şöyle bir düşündüm de, Hamamyolu çevresindeki ara sokaklar (özellikle de kuyumcuların olduğu camii arkasındaki bölge vs) bu anlamda bütünleştirilip birleştirilse esnafa katkısı daha çok olmaz mı? Bunun gibi 3-4 çarşının olması ziyaretçi akınını daha çok yoğunlaştırmaz mı ne dersiniz? Her çarşının uygun köşelerine de insanların soluklanıp çay kahve eşliğinde sohbet edebilecekleri mekânlar yaratılsa! Bir canlılık getirir ve her mevsim aynı canlılık yaşanır bu yerlerde…

OZANCA

Sen kolay olanı seçtin

Hazan mevsiminin hüzün gülü

Ben zor olanı severim mücadele ve emek

Doğan bir bebeği beslemek büyütmek!

Kaçmak en kolay en basit

Arkana bakma o zaman haydi git

Sen kolay aşkların yedivereni

Ben tercih ederim kardeleni… M.M.REVANLI