Doğadır, doğurandır.
Yaşamı doğurur, su kaynaklarını doğurur, her türlü canlılığı doğurur ve de güneşi doğurur.
Yaşamsa kök ve gök arasında salınır gider. Köksüz olan öksüz kalır, göksüz olan yarınsız.
Kök ne kadar derinse şimdi ve gelecek o denli dayançlı ve güvençli olur.
Derinlere kök salamamış ağaçlar ne kadar heybetli de olsalar şiddetli fırtınalara dayanamazlar.
Göğün fırtınası kökün belasıdır.
Toplumlar da ormanlara benzer; köksüz ve göksüz insanlardan oluşularsa en ufak bir müdahalede tutunamayıp memleketlerinden savrulurlar.
Kökü sağlam olan ağacın dalları kırılsa da her türlü olumsuzluğa karşın varlığını sürdürüp filiz verir. Böylesi ağaçlardan oluşan ormanı ise hiç bir güç yerinden edemez.
Yüz yaşını dolduran Cumhuriyetin geleceğini köklerinin derinliği belirleyecektir.
Çünkü yüz yıl önceki kuşatma ve saldırılarından eli boş dönmek zorunda kalanlar uzunca bir süre önce başlattıkları saldırılarını sinsice ve alenen sürdürmektedirler.
Cumhuriyet insanının köklerinin ne derinlikte olduğunu pek yakında hep birlikte göreceğiz.
Aslı olmayanın asaleti, kökü olmayanın göğü olmaz.
Fikret Yıldırım
Köksüzlüğün Trajedisidir