FİKRET YILDIRIM


KÜÇÜK MAR-SU'NUN ÖYKÜSÜ (*)

Küçük Mar-Su'nun Öyküsü


Okyanusun derinliklerinde, tek başına ya da türdeşleriyle birlikte yaşayan her hangi bir balığın, kendi kendine yönelteceği, ne zaman doğup ne zaman öleceğine, içinde bulunduğu ortama ve varoluşunun anlamına ilişkin sınırsız sorularının anlamı var mıdır?

Bir yandan karnını doyurursa öte yandan da büyük balıklarca yenmezse hayatta kalabilecektir. Ayrıca bu kadarla da kalmayıp nedenini hiç bilemeyeceği evrensel bir zorunlulukla üremesi gerekmektedir.

Kısacık yaşamındaki çok seyrek olarak deneyimlediği suyun dışına çıktığı anlarda asla yaşayamayacağını farkettiğine göre başkaca hiç bir yaşam alanı da yoktur.

İçinde bulunduğu ortam, bazen karanlık ve bazen de aydınlık olmaktadır. Bu nedenle de karanlıkta korkusu artmakta, ışığı gördüğündeyse kendini güvende hissetmektedir.

Küçük balık "Mar-su" ileri yaşlardaki saygıdeğer ve bilge balıklardan büyülenerek dinlediği efsaneye göre, çok çok eski zamanlarda, çok yürekli atalarından biri olan "Mar-ata" bu kahredesi yaşamın kısır döngüsüne dayanamayıp okyanusu terk etmeye karar vermiş ve çoluğunu çocuğunu geride bırakarak başını sudan çıkarıp kayıplara karışmış ve kendisinden bir daha da haber alınamamıştır.

Okyanus tarihindeki bu ilk ve en unutulmaz başkaldırıdan sonra, suyun içerisinde yaşayan tüm balıklar Mar-ata'yı kimi zaman rüyalarında görmüşler, kimi zaman da kimselere anlatamayacakları kâbuslarında.

Çok çok uzun zamanlar geçtikten sonra, nefes alıp vermekte, karınlarını doyurmakta zorlanmaya başlamışlar. Bir de bakmışlar ki, nedenini bilemedikleri biçimde suları kirletilmekte ve daha önce hiç görmedikleri maddelerle dolup taşmaktadır.

Toplu ölümlerin yaklaşmakta olduğu korku ve kaygısıyla kurtuluş çareleri aramaya başlayan balıklar, en büyük ataları "Mar-ata"nın devrimciliği idealinde ve "Mar-su"nun önderliğinde örgütlenmişler. Tek hedefleri, yaşam alanları ve tek dünyaları olan suyu kimin kirlettiğini bulup onu ortadan kaldırmak olmuş.

Günün birinde, birdenbire suyun içine kocaman bir sandık düşüvermiş. Korkuyla kaçıştıktan sonra yeniden biraraya gelerek sandığın başına toplanmışlar. Kapağını açamadıkları sandığın kilitli olduğunu anlamaları uzun sürmemiş.

Bir de bakmışlar ki, sandığın üzerinde "Mar-okrasi" yazıyor.

Sandığın anahtar deliğinin büyüklüğünü gören, küçük balıkların önderi Mar-su, hiç çekinmeden hemen içeri dalmış. Bunu gören diğerleri de ardından içeriye süzülmüşler.

Hayretler içinde bir de ne görsünler: Suyun dışında yaşadıkları anlaşılan ve suyun altındaki dünyalarını kendilerine zehir eden bu iğrenç ve yok edici canlıların bütün bu pislikleri nasıl tezgâhladıklarının belgeleri önlerinde durmaktadır.

Düşman çok büyük ve güçlüdür ama bütün canlılığın hayat bulup var olduğu su onların hepsinden daha güçlüdür. Hep birlikte anlamışlar ki, mücadele çetin ve uzun sürecektir.

Mar-su'yu ve yoldaşlarını en çok üzense, bu acımasız katillerin en büyük atalarının da, çok çok eskiden suyu terk edip gitmiş olan "Mar-ata" olduğunu öğrenmeleri olmuş.

Fikret Yıldırım

30 Mayıs 2019

(*) "Ma", "mar", marmara", "marmaris", "martı", "maya", "mater", "mother", "mamu" "mutter", "majka", "madre", "mat", "mae", "matka", "mana", "maji", "maika", "mama" ve "mare" gibi pek çok örnekte de görüldüğü üzere "ma" sözcüğü, "su" ve zamanla "var eden", "hayat veren" anlamında olmak üzere birçok dilde de "anne" anlamına gelmektedir. İnsan, mitolojide suyu kutsamış ve anneyi de suyla özdeştirerek yüceltmiştir.

Sudan gelmişizdir, suya döneceğizdir. Kutsal suyumuzu temiz tutamazsak annemizi de yitirip hepimiz yok olacağızdır.

Balık | Özgün ve olağanüstü yaratıcı ve üretken sanatçımız Canan Berber Hanım'ın özel izni ile ve gönülden teşekkürlerimle. ⚘⚘⚘
#cananberber #balık #mar