FİKRET YILDIRIM


MELAHAT TEYZE

.


“Fikreeettt!... Oğluuummm!...”

Tamam işte, yine o!

İbadet gibi, saat gibi, ahde vefa edercesine, hiç sektirmeden, neredeyse hergün, neredeyse hep aynı saatte...

Her sabah beklerim bu candan daveti, bu sadık ve sevgi dolu sesi. Kimi zaman telâşlanırım, nerede kaldı diye, başına bir şey gelmiş olmasın sakın!

Ama o hep gelir, yine gelir, bıkıp usanmadan gelir ve geçer.

60’lı yılların sonlarıdır. Zeytin ağaçlarının evlerden daha fazla olduğu Pendik’tir. Neredeyse herkesin birbirini tanıyıp selamlaştığı zamanlardır. Yabanın, yabancılaşmanın, yozlaşmanın sözlüklerde yer almadığı masalsı devirlerdir. Sevgi ve saygının doğumla birlikte geldiğidir. İnsanların birbirlerinin gözlerinin içlerine bakabildiği masumiyetlerdir. Genzine deniz suyu ve yosun kokularının kaçtığı baharlardır, yazlardır. Çeşit çeşit balıklar, Kayalıklar’dan çıkarılıp saçta pişirilen midyelerdir. “Adalar’dan bir yar gelir bizlere”lerdir, pazarlarda mis kokulu çilek ve kirazlar, “dondurma kaymak”lardır...

Hemen yerimden zıplar, balkona koşarım; orada mı diye. Ve işte her zamanki gibi oradadır; kırmızı ambalaj üzerine sarı harf ve yazılarla. Hiç beklemeden hemen ambalajı yırtar açar ve yemeğe başlarım. Yine her zamanki tattır, ezberimdir, damağımdır, bilinçaltımın asla unutamayacağım lezzetidir.

Sevgili ve rahmetli Melahat teyzeciğimin yine sevgili ve rahmetli eşi mübaşir Cafer amcadan olma üç oğlu ve bir kızından başka bir oğlu daha vardır, onlardan hiç ayırmadığı; o da benimdir, Fikret’tir.

Her sabahki bakkal alışverişinden dönerken bir de Fikret oğluna alır bu “lezzet”i.

*     *     *     *     *

-Hayrola Fikret abi, nasılsın, ne bakıp duruyorsun öyle? Çocukluğun mu aklına geldi?

- Gelmez mi ya Ekremcim, gelmez mi!

İki tane alıp kasaya girdim, parasını ödeyerek doğruca EUROGIDA’nın Badstrasse’deki marketinin ofisine gittim. Şubenin müdürü beni bekliyordu. Bir tanesini kendime tutup ötekini ona verdim. İkimiz birden aynı anda açtık paketleri. O an ikimiz birden elli yıl geriye gidivermiştik: Ülker Gofret, her ikimizin çocukluğunun unutulmaz ortak paydalarından biriydi.

Günümüz çocuklarının kendi yaşlılıklarına neleri beraberinde götüreceklerini hep merak ederim.

Fikret Yıldırım

(*) Bu bir ürün reklamı yazısı değildir. Kapitalist üretimin insanların bilinçlerine ve bilinçaltlarına ne denli unutulmaz ürünler yerleştirebildiklerine ilişkin nostaljik bir örnektir?

Anılardaki Pendik'ten Bir Görüntü