FİKRET YILDIRIM


NOSTALJİ

.


Yunancadaki “geriye dönme” anlamına gelen “nostos” ve “ağrı, özlem” anlamlarındaki “algos” sözcüklerinin birleşiminden oluşan “nostalji”, “geçmişe özlem”i ve hatta “sıla hasreti”ni dilegetirmektedir.

Bireysel olabileceği gibi toplumsal da olabilen bu “geçmişe özlem”, çok hızlı ve kökten değişimlerin yaşanmasından sonraki bir zaman diliminde geçmişin farkına varılması durumunda ortaya çıkar, bireyi ve toplumun belli bir kesimini “bugün”ünden alıp belli bir dönemdeki anılarına, gençliğine, müzik, sanat, moda gibi alanlardaki bir daha asla erişilemeyecek masalsı bir hayal dünyasına götürür.

Genellikle on yıllık dilimlerle tanımlanan bu "eski zamanlar", içinde bulunulan zamanın dayanılması güç belirsizlikleri, yozlaşmışlıkları, çürümüşlükleri ve yitirmişlikleriyle daha da özlenesi bir hal alarak bireyi ve toplumun belli bir kuşağını mutsuz kılar.

Doğu Almanya’nın yıkılıp Batı Almanya ile birleşmesinden sonra geçen otuz yıllık sürede ortaya çıkan nostalji için “ostalji” sözcüğü önerilmişken eski Yugoslavya’yı özlemek ise “yugonostalji” olarak adlandırılmıştır.

Çok duymuşuzdur “hey gidi günler hey”, “nerede o eski şarkılar, bayramlar” vb. hayıflanmaları, geçmiş özlemelerini; çok okumuşuzdur “bizim zamanımızda öyle miydi ya” anlık bilanço çıkarmalarını. Her birimiz, tamamen öznel yaşam ve yaşantılarımızın kayıtlarını seçici algılarımızla belleğimizde tutup geleceğe taşır, eskiyi yenide yeniden keşfedip iki tat arasındaki lezzet farkını yüzümüzü ekşiterek gündelik ruh halimize yansıtırız.

İnsan, bilimin aydınlığı altında bilebildiğimiz yaklaşık son beş bin yıllık serüveninde sayısız ve tarifsiz acılar, iniş-çıkışlar, yokoluşlar, savaşlar ve barışlar yaşayarak özellikle son otuz-kırk yıllık zaman diliminde, başberinin toplamından çok daha yetişilmez bir hızla sürdürdüğü bu evrensel yalnızlıktaki mücadelesini, önceden hesaba katsa da karşısında soğuk terler döktüğü, görünmeyen küresel bir ejderha olan "korona" ile burun buruna gelerek, tarihte eşi benzeri olmayan bir küresel sahneye taşımıştır.

"Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak" söylemi, belirsizlik karşısındaki acizliğin en akılsızca dilegetiriliş biçimidir. Hiç bir zaman hiç bir şey eskisi gibi olmamıştır ki, bundan sonra olsun! Yalnızca ortak belleğimizin bizi yanılttığı kimi benzerlikler, bizlere "hiç bir şey değişmiyormuş" yanılsaması verir.

Özcesi; bu yaşadıklarımız elbette geride kalacaktır. Benim içimi sızlatansa, bugünden yarına hangi değerlerin ve özlenesi yaşantıların nostaljisinin aktarılabileceğidir.

Karamsar hiç değilim ama endişelerimi de itiraf etmeliyim.

"Eskiye rağbet olsaydı bit pazarına nur yağardı" demiş eskiler.

Nurdan çoktan vazgeçtik, huzur yağsın yeter.

Fikret Yıldırım

Görsel | www.thegeyik.com