Bir uğurböceği konuverir birden baş parmağının ucuna; o anda çok ötelerde bombalar yağmaktadır Tebriz’deki ve Gazze’deki çocukların başlarına oysa.
Bir karga gagasından bir cevizi atıverir birden asfaltın üzerine; o anda az ileride beli bükülmüş yaşlılar yiyecek artıklarını eşelemektedir çöp bidonlarının içerisinde oysa.
Bir kelebek pike yapmaktadır krizantem çiçeğinin üzerine; o anda hanenin birinde ekonomik bunalıma giren bir vatandaş kafasına sıkmaktadır oysa.
Bir yunus balığı dans etmektedir denizin üzerinde yol alan feribotun yanıbaşında; o anda kentin birindeki bir ormanda aniden çıkan yangında ağaçlar ve kaçamayan hayvanlar cayır cayır yanmaktadır oysa.
Bir bebek bağıra çağıra doğmaktadır doğumhanede; o anda dünyanın geri bıraktırılmış birçok memleketinde yüzlercesi ölmektedir daha ana rahminde oysa.
Tertemiz giydirilip beslenme çantası eline tutuşturulmuş bir ilkokul çocuğu evinden okuluna gitmek üzere evinden çıkmaktadır; o anda dünyanın özellikle doğu ve güneydoğusunda binlerce yaşıtı yarı aç yarı tok kaçak işçi olarak çalıştırılmaktadır oysa.
Sararmış bir yaprak düşerken ağacın birinden; o anda sayılamazcasına çok tomurcuk filizlenmektedir dünyanın her bir yanında oysa.
Bir an ve mekânda bir şey gelirken; o anda bir çok an ve mekânda bir çok şey dönülmezlik yoluna çıkmıştır oysa.
Biri doğmaktayken öteki ölmektedir oysa.
Biri ilk nefesini alırken öteki son nefesini vermektedir oysa.
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diye düşünürken sen, bin yılanın sana bir dokunmak için tetikte beklediğini göremezsin oysa.
Olsun, nasıl olsa, sen yok olunca her şey de yok olacaktır!
Olsun, içtiğimiz kan döktüğümüz kan olacaktır!
Olsun, güneş dönüp durdukça bu dünya da dönüp duracaktır!
Olsun, olsun ki, yeter ki senin kılına bir zarar gelmesin(!)
Yaşasın savaş, yaşasın bencilik, yaşasın ihtiras(!)
Yaşasın ki, ...
Fikret Yıldırım
Foto | Yaşasın Ki, Yaşatsın
