FİKRET YILDIRIM


ÖZLEM

.


Özlemek ve özlem duymak, insanın en doğal hasleti ve bir bakıma da haklarındandır. Yaşayıp geride bıraktığı, sevinçli ve mutlu yaşantılar, zamanın acımasızlığına inat, unutkanlığın sisli belleğinden el sallayarak titretir içini.

Oysa yaşananlar, çoktan yitip gitmiştir zaman nehrinin yolağında; çağırsan gelmez, bağırsan duymazdırlar. Şimdide olmak ve bilinemeyen geleceği beklemek çok ağır ve dayanılamazdır çünkü. Ya geçmişin tatlı ve hoş anılarına sığınacaksındır ya da geleceğin pembe düşlerine. Ama ille de huzursuz eder insanı, “şimdi”de kalmak. Bir yandan “şimdi”yi anlayabilmenin puslu spekturumu, öte yandan geçmiş ve gelecek spiralinin içinden çıkılamaz girdabı, çöker yalnız insanın ruhsal omuzlarına. 

Kimi sürekli çalışarak direnir bu baskıya, kimi oyunlara kaçar; kimi tutkular yaratarak tutsak eder kendini, kimi bağımlılıklar yaratarak özgürlükten kaçar; kimi hırsına yenik düşerek zevk düşkünlüğünü seçer, kimi de acılarından mutluluklar bestelemekte ustalaşır. Öyle ya da böyle, direnir “an”ın yüksek basıncına.

Ve onbinlerce yıl önce ayağa kalkan “homo erectus”un torunu “homo sapiens”, gittikçe kuraklaşan yaşam alanını terk etmek zorunda kalarak çıktığı karın doyurma ve hayatta kalabilme serüveninde, inanılmaz bir mücadele sergileyerek, bugün yeryuvarlağının üzerinde sayıları yedi buçuk milyara ulaşan türümüzün yazgısını oluşturmuştur. Geliştirdiği ölçülemez ağırlıktaki akıl almaz teknik ve akıl devrimleriyle, yeryuvarlağının bütününe egemen olarak, hem tüm doğa ve doğadaki tüm türler için büyük bir tehlike oluşturmuşken hem de kendisi için hiç şakaya gelmeyecek denli varoluşsal bir zaman bombasına evrilmiş durumdadır.

Gelişimini her ne kadar teknoloji ve akla borçlu olsa da insan dediğimiz canlı, geleceğini ise yalnızca ve yalnızca sevgi, eşdeyişle sanata borçlu olduğunu er ya da geç öğrenemezse, yeryüzü üzerindeki milyonlarca yıllık öyküsünün son buluvermesi işten bile değildir.

Her ne kadar uzaklaşmış da olsak, özümüzden ve ideal insan ütopyamızdan, yine de tek seçeneğimiz “doğa bilinci en yüce düzeyinde olan insan”dır.

Ötesi, öykümüzü yazacak tek bir canlının bile kal(a)mayacağı metruk ve terk edilmiş bir dünyadır.

Her şeye karşın özlemimiz, “insan” gibi “insan”adır.

Dileyelim öyle olsun!

Fikret Yıldırım © 

Foto | Eren Can Yıldırım - "An"a Direnmektir Yaşamak