FİKRET YILDIRIM


SANATÇI

.


Gerçek, inanılan değil algılanandır; ne derinlikte ya da ne yükseklikte olursa olsun, inananın, algılayanın çapı kadardır: Gerçeklik hem bireysel hem de kitleseldir; eşdeyişle "görece"dir.

Gerçeğin üç yüzü vardır:

Birincisi, benim gördüğüm yüzü,

İkincisi, senin gördüğün yüzü,

Üçüncüsü de, her ikimizin de göremediği yüzü, diyor Konfüçyus.

“Ben”in yargıları ya da “kendi”liği, evrimin zaman ve mekan boyutunda evrilerek yol alır; kendi başlangıcından kendi sonuna. “Ben”, “kendi” seçmez “kendi”ni, varoluşunu, zaman ve mekanı; “kendi” dışınca seçilmiş yer ve zamanda buluverir “kendi”ni. “Kendi”ni  salt “kendi” zanneder. Oysa yalnızca “kendi”si değildir “kendi”si; hem herkestir hem hiçkimse..

Sanatçı olan “ben”, sanatçılığının değerini  “kendi”si ölçemez; içine düşüp evrildiği “zaman” ve “mekan” belirler bunu. “Ben”, kabul görmek, ölümlülüğünün dayanılmaz ağırlığını  ve korkusunu dindirmek için yarışır ölümcül zamanla; yanar, ışık olur, aşk olur (ışk/ışık=aşk). Sanatçı, ölümsüzlüğün peşinden pervane gibi ışığa yol alırken özgünleşebildiği ölçüde “kendi” de ışık olur ve karanlıkta ışıldamaya başlar. Işık yoksa, zaman yoktur, aşk yoktur. Işık yaşamdır, karanlık ölümdür; ışık karanlıktan çıkıp karanlığa döner. Bu çember ise “hakikat”tir. Ve ancak “gerçek” ya da “salt” sanatçı bunu sezebilir ama asla elde edemez; çünkü hiçbir göz ve yürek ışığa bakamaz ve direnemez.

"İyi sanat" ya da "kötü sanat" yoktur, sanat vardır yalnızca, zamanla yarışan.

İdeal ya da gerçek sanatçı, sonsuz ve sınırsız tüm karanlıkları arkasında bırakarak hep “şimdi”de ve “her yerde” olandır, olabilendir; “kendi”si ile yarışırken ışıyandır, ışıyabilendir.

Fikret Yıldırım

Salvador Dali | Büyük Filler