FİKRET YILDIRIM


SİLGİ YA DA KILICA DAİR

.


Silgi olarak geliyordu dünyaya bazı kimseler; her hangi bir şeyi ya da kimseyi ve davranışını yanlış bulup beğenmediklerinde, anında siliveriyorlardı.

Özbenlikleri çok sağlam olduklarından yaşamın her türlü yüküne ve acısına inanılmaz derecede dirençli ve dayançlı olabiliyorlardı fakat benliklerini tehdit ettiklerine inandıkları en ufak bir tehlikeyi alerjik bir biçimde tepki göstererek siliyorlardı.

Kılıç olarak geliyordu dünyaya bazı kimseler; her hangi bir şeyi ya da kimseyi ve davranışını beğenmediklerinde, anında kafasını koparıveriyorlardı.

Tehlikenin ve tehdidin gerçekliği ya da büyüklüğü, kendi algılarıyla sınırlı olduğundan çok seri davranarak tehlikeyi bertaraf etmiş oluyorlardı.

Bir süre sonra, sildiklerinin tozlarını camdan kavanozlara, kopardıkları kafaları da camdan küplere koyayarak zaman geçtikçe bakarak „iyi ki silmişim, iyi ki kesip atmışım“ diyerek özbenliklerini rahatlatıyorlardı.

Onlar için, yaşamlarındaki her türlü eziyet ve mutsuzluğa rağmen en önemli hazineleri kendi kozmik odalarıydı. Oraya kendilerinden başka asla kimseyi ve hiç bir şeyi sokmazlardı; soktuklarını ise ilk fırsatta siler veya kafalarını kopararak bir gerekçeyle hemen dışarıya atarlardı.

Nasıl ki, vahşi doğadaki tüm canlılar „var olabilmek için yok ederlerdi“, onlar da varoluşun ve evrimin bu olmazsa olmaz kuralını son nefeslerine kadar uygularlardı.

Nefret sevginin, ahde vefasızlık da sadakatin içinde gizliydi.

Hoşgörü ile horgörü, tek yumurta ikizleriydi, bunu kanıtlayabilmeleri ise an meselesiydi.

Fikret Yıldırım

Görsel | pinterest.com