FİKRET YILDIRIM


SÖZCÜK VE SÖZCELERİN GEOMETRİSİ

.


“Sözcük”, Arapçasıyla “kelime”, sınırsız ve sonsuz insan zihninin, düş ve düşünce evreninin zaman ve mekân bağlamında yaratıp kendini bireysel, öbeksel ve giderek küresel düzlemde dile getirdiği yazılı en küçük anlam birimiyken bunun sözsel karşılığına da “sözce” diyoruz.

Yazıyla kayıt altına alınabilen “sözcük”, zaman yolculuğu içerisinde biçim ve biçem aşınmalarına uğrarken kaydı son yıllardaki teknolojik gelişmeler sonucu görece olarak daha olanaklılaşan “sözce”den daha uzun ömürlü olabilmektedir.

Her iki dilbilimsel öge de özgün sınırsız iletişim evrenlerinin en dinamik birimleridir.

Nasılki geometri, Arapçasıyla “hendese” uzayda yer tutan çok değişik ve farklı biçimlerin mekan boyutundaki konumlarını ve birbirleriyle son derece karmaşık ya da mükemmel ilişkilerinin bilimiyse dilsel geometri de “sözcük” ve “sözce”lerin karşılıklı devinim ve duruşumlarının uzamsal anlamlarıdır.

Türümüz insanın en varoluşsal ayırt edici özelliği olan “dil” ve buna bağlı olarak “konuşma” ve “yazma” becerisi, tüm evrensel kimliğini oluşturur; tüm yaşamını bu sayede örgütler ve geleceğine taşır.

Ve birlikte yaşayabilmesinin olmazsa olmazlarının başında da sürekli yaratıp değiştirerek güncellediği “dil”i gelmektedir. Toplumsal birlikteliğinin temeli olan devlet aygıtı da bu dilsel altyapı üzerinde yükselir.

Devlet aygıtının yöneticilerinin seçimi, adına siyaset denilen ve idealist ve pragmatist partilerce temsil edilen oyuncu kadrolarıyla önceden belirlenen zaman aralıklarında gerçekleştirilir.

“Seç”menin “seçim”ini siyasetçinin “seç”eceği “sözcük” ve “sözce”lerin zaman ve mekan boyutlarındaki mükemmele yakın “geometri”si belirler.

Bir kitleyi ya da toplumu sürekli kandıramazsınız.

Bunun bir diğer seçeneği ise sürekli olarak size inanacak yeni insanlar üretmek olacaktır.

Özcesi, “sürdürülebilir cehalet” asla günümüz siyasetinin sermayesi olamaz.

Sözce uçar sözcük kalır; sürekli yalan zamana teslim olur.

Fikret Yıldırım

Görsel | pixabay.com