UNUTULMAYANLAR / HATIŞA YAŞAR VAROL ( 1935- 2005)
Bu yazımın konusu da coğrafyamızın efsane kişilerinden Yaşar Varol.
Yaşar Varol deyince onu tanıyanların çoğunun yüzünde tatlı bir gülümseme belirmiştir sanırım . Çünkü Yaşar Varol; zeki, komik, şakacı, nüktedan yeri geldiğinde de hicvetmesini bilen, Nasrettin Hoca gibi bir adamdı. Muhabbetine doyum olmaz; eskilerin deyimiyle küçükle küçük büyükle büyük olurdu. Pratik zekalı ve çalışkandı. Planlı , programlı, disiplinli çalışmasıyla, temiz dürüst yaşantısıyla çevresine örnek olan biriydi.
Eğer okumuş olsaydı mutlaka mesleğinin ülkemizdeki en başarılı üç beş kişisinden biri olurdu. Hitap yeteneği ve halkla ilişkileri üst seviyede olduğu için çok sevilen milyonları peşinden sürükleyen bir politikacı olması işten bile değildi.
Yaşar Varol 1935 Çöte doğumludur.
Çöteli Hatışa (Ateş Ağa) Mustafa ile engin birikimi ve tecrübesiyle insan sağlığı konusunda kendini yetiştirmiş ; kalbi sevgiyle , şevkatle dolu, herkesi kucaklayan, saran nur yüzlü nur topu gibi bir kadın olan Tevhide Varol´un oğludur.
Mehmet Varol´un abisi Akça Mustafa´nın eşi Emine Temiz´in kardeşi olur. İkisi kız üç çocuk babasıdır. (Emekli öğretmen Mustafa, Nursen, terzi İsmail Karaduman´ın eşi Fadime çocuklarıdır.)
Yenipazar´da ise Yusuf Kıbrıs, Mehmet Dönmez ve babam Yaşar Güven ile de kardeş çocukları; Yunus Hüseyin Karaduman ve Sait Arıkan ile de bacanak olurlar.
Ben kendisine dayı diye hitap ederdim.
Yetmişli yıllarda kısa süreliğine gittiği Almanya macerasından sonra Yenipazar´a dönmüş ölümüne kadar çok sevdiği çiftçilikle uğraşmıştır.
Elinden her iş gelir. Çiftçiliğin yanı sıra büyükbaş hayvan besiciliği, arıcılık, cambazlık ... yapmıştır. Yöremizde çok sevilen sayılan ve danışılan bir kişidir.
Onunla ilgili anlatılan bir iki olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
?
Yaşar Varol Alman disiplinini almış çalışkan bir adam olduğu için sabahları çok erken kalkar. Yaz kış sabah namazlarını kaçırmaz. Bildiğiniz üzere evi Çöte yolundadır. Sabah ezanı okununca evinden çıkar. Caminin yolunu tutarmış. O dingin vakitte yanında biri varsa onunla yoksa tek başına yanında biri varmış gibi çok yüksek perdeden konuşa konuşa bacanağı Sait Arıkan´ın evine kadar gelirmiş.
Bilin bakalım niye öyle yaparmış?
Avrupa uygarlığının yan gelip yatmakla elde edilmediğini, oralarda sabah dörtte beşte herkesin ayakta olduğunu gördüğü için :
"Ey komşular! Sabah oldu. Uyanın. Yataklarınızdan kalkın ve işinize gücünüze bakın." demek istermiş.
?
Yaşar dayım birgün Tamaşa´daki (Temaşa) tarlasında bir domuz vurmuş. Onu anlatıyormuş Orta Kahve´de . Tatlı dilli ya. Herkes can kulağı ile Yaşar dayımı dinliyor.
"Yere diz çöktüm. Domuz yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı... Bana elli metre kadar kaldı. Böğrüne nişan aldım. Yaradan´a sığınıp bi çaktım. Tepe taklak gitti koskoca domuz." demiş.
Ve ayağa kalkmış. Sağ elini başındaki şapkasının hizasına getirmiş. "Aha bu kadardı, traktörün koca tekeri kadardı boyu demiş. " Kahvede saatçı Ali Yıldız, Karaali´nin Mustafa´nın Seyfi, Kiremitçilerin Ali , İsmail gibi gençler de varmış. Bunlar hep birlikte : " Dayııııııııııııııı demişler. " Ufak at dercesine.
Bu tekrar ayağa kalkmış. Bu sefer sol elini göğsünün hızasına kadar kaldırmış." Aha bu kadardı , bu kadardı ." demiş gülerek. Kahvedekiler gene hep birlikte: Dayııııııııııııı ... deyince bu önce sağına soluna bakmış. Uygun bir şey bulamamış. Sonra hızlıca kahvenin ocağına gitmiş. Ellerini tezgaha koymuş:
" Aha da bundan aşağı inmem ! " deyince kahvedeki herkesin gülmekten karnı yarılmış.
?
Seksenli yıllar. Bir gün dayımın İstanbul´da bir devlet dairesine işi düşmüş. Sağlamcı ya. Sabah erkenden kurumun kapısında. Şapkalı buram buram Anadolu kokan bir adam. Sekreter kız müdürün akşama kadar randevulu görüştüğünü ve o gün de bütün gününün dolu olduğunu söylemiş.
" Kızım etme eyleme. Bak ! Taaa köyden geldim bunun için. Bir araya sıkıştır beni. Ne olur, kızım ? "
Dayımın sevimliliğinden ve konuşmasından etkilenen sekreter kız kıramamış. Salonda beklemesini randevusuna gelmeyen biri olursa içeri alabileceğini söylemiş.
Bekle bekle... Öğlen olmuş. Çağıran eden yok. Öğle tatili girmiş araya.
"Dışarıya çıktım dayının. İçinde koca koca çınar ağaçları olan üçgen bir bahçede yeşil örtülü yuvarlak bir masaya oturdum. Gevrek bir simidi iki açık çayla yedim."
Tekrar gelmiş dikdörtgen salona. Gene biri giriyor biri çıkıyor. Yaşar Varol salonda bekliyor ki sekreter kız kolundan tutacak; kendi odasından geçirip müdürün odasına sokacak.
Nerdeeee?
" Ülen bu böyle olmayacak. Bi fırsatını bulup dalmalı içeri." demiş kendi kendine. " Adam mı asacaklar sanki? "
Saat üçe doğru sekreter kız odasından çıkmış .Lavobaya gitmiş. "Tam sırası ." demiş. Müdürün odasına kapıyı tıklatarak ve şapkasını çıkararak dalmış . İçeride müdür kelli felli, ensesi kalın biriyle görüşüyormuş. Şaşırmışlar. "Bir isteğim var amirim demiş. " hemen dayım saygılıca.
Müdür : "Şimdi seni alamam. Misafirim var. Çık dışarı." deyince, dayım esas duruşu geçip :
"Amirim , size söyleyeceklerimi sabah 08.35´ten beri dışarıda ezberledim durdum. Bu kapıdan çıkarsam herşeyi unuturum." deyince ikisini de bir gülme almış beyaz gömlekli mavi kravatlı, ensesi kalın şişman adamların. Dileğini dinlemişler ve sarışın sekreter kıza talimat vererek dileğinin anında yerine getirilmesini sağlamışlar.
Böyle de iş bitirici bir adamdı.
27 Ocak 2005 tarihinde Yenipazar´da geçirdiği kalp krizi sonucu aramızdan ayrıldı. Bu bayramda sevenlerine hatırlatmak istedim. Allah rahmet eylesin.