ŞİNASİ KULA


YAZIYORUM

YAZIYORUM


MERT´ÇE!
 
Bir işe yarama duygusunun hazzını bilen duyarlı insanların dışındakiler okusun isterim benim yazılarımı. Empati yeteneğinden yoksun, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olup, sağda solda papağanlar gibi ötmeyi yaşam biçimine dönüştürenler okusun isterim. Kerameti kendinden menkul kişiler okusun isterim. Hoş, en son kategori örneğindekiler tarafından zorunlu okunduğumu bilmekteyim. O türler ki ?ne zaman bir pot kıracak da bizler de gırgırımızı geçeceğiz? umudu içerisinde bekleşen güruhtur. Parantez içerisindeki ünlem işaretli duayenlerdir bu kastettiklerim de! Ezberi bozulanlardır, tekerlerini döndürdükleri dünyanın çarklarına çomak sokulmasından ödleri patlayanlardır. ?Sığ siyasi dedikodular? dışında hiçbir üretimleri olmayanlardır kısacası. Eskişehir dışında bir dünya gerçeğini kabul etmeyenler ve Eskişehir dışına çıkmak zorunda kaldıklarında da oralarda ?yetim Hüsnü? misali boynu bükük kalanlardır?
 
Nereye varacaksın be adam diyenler merak etmesinler konuya girdim bile şu an. Tam bir hafta önce bir yazı yazmıştım bu köşemden anımsarsınız. ?Kelebek Çocuklar? başlıklı yazıyı yazışımın sekizinci günü bugün! Yani haftada her gün yazıp laf ola beri gele yerine, biri pir´e dönüştürmenin damak tadından bahsediyorum. Yazının yazıldığı sekiz günlük süreç içerisinde, bu ülkede seslerini duyuramamış masum bir kesimin sesine ses-yüreğine yürek-acısına şifa katabilmenin hazzıdır bu haz işte. Bu ülkede yaşayan nice epidermolysis bullosa hastasının(kelebek çocuk hastalığı)umutsuzluğunu umuda dönüştüren bir yolculuğun ilk adımlarıdır. ?Sığ siyasi dedikodu yazıları? dışında yazılarla da, umutsuz insanlara umut olunabilirin hodri meydanıdır. Soruyorum şimdi herkese; sizin üç yaşındaki kömür gözlü bir Mert´iniz çaresiz bir hastalığın pençesine düştü mü hiç? Dokunmaya kıyamadığınız maral gözlü meleğinizin vücudunun çoğu yerine iflah olmaz yaraların oluştuğuna tanıklık ettiniz mi hiç? Her gün bu yaraları pansuman ederken bir yenilerinin eklenerek o masum bakışlı evladınızın ?anne beni kurtar, babacığım beni kurtar? çığlıkları içerisinde bitap düşüp kollarınızda sızıp kaldığına tanıklık ettiniz mi hiç? Aile bireyinin maaşının sadece bu pansuman masraflarına harcandığına tanıklık ettiniz mi hiç? Siz ömrü hayatınızda, acı çeken birisini yüreğinizde hissettiniz mi hiç ya? İyi de neye yararsınız siz, bugün bu soruyu bari sorun kendinize de aynadaki yansımanızı bir görün o zaman. Tabii görecek göz, kör olmamış bir gönlünüz var ise! Bu umutsuz insanların çaresizliği, sekiz gün önce yazdığım bir yazı sonrası umuda dönüştü. Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Hüseyin Seyhan Fidan´ın sesimize ses katması sonucu, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu´nun gündemine alındı. Ve küçük Mert´in kömür karası gözlerindeki sevinç ışıkları ile ısınıyor yüreğim günlerdir. Nazım ustanın bir şiiri takılıyor dilimin ucuna bu günlerde durup dururken. Koşuyor altı yaşında bir oğlan, uçurtması geçiyor ağaçlardan, siz de böyle koşmuştunuz bir zaman. Çocuklara kıymayın efendiler, bulutlar adam öldürmesin?
 
OZANCA
 
HENÜZ ÇOCUKTUM BÜYÜDÜĞÜMDE
 
Ayrılık ağır gelirdi omuzlarıma
Hayallerim kocaman, ellerim küçücük
Lakin kafam şinik kadar büyüktü
Ve ?atlıları? dinleyerek uyurken
Ninemin koynunda, annemin gizindeydim
Ve henüz çocuktum büyüdüğümde?
 
?Akasyalar açarken? zemheri ortası
Paslanmış şarkıları biriktirirdim genzimde
Biraz da korkuları zifir karanlıklarda,
Geceler sığınacağım bir uyku iken
Direneceğim bir korkuydu aynı zamanda
Ve henüz çocuktum büyüdüğümde?
 
Şinasi KULA
İsmail UYSAL
19.03.2014 17:03:09
Bravo kardeşim....