FİKRET YILDIRIM


ZAMANDA YOLCULUK

.


"İnsan zamandan korkar, zaman da piramitlerden."
Mısır Atasözü
 

Henüz sabahın ilk saatleri olduğu için hava pek de sıcak sayılmaz.

Hem zaten otelin balkonundan da görünüp duruyor, binlerce yıllık görkemli yapılar. Tamam, diyoruz, birazdan çıkar, yürüyerek yarım saatte varırız, diyoruz. Öyle de yapıyoruz.

Az sonra kocaman bir döner kavşağa geliyoruz ama gel de geç geçebilirsen otoyolun karşısına. Ne bir bir trafik lâmbası ne de araçların duracağı var.

Derken birazdan, bembeyaz üniformalı, trafik polisi olduğu anlaşılan, yanık tenli, kahverengi gözlü bir adam, göbeğin karşı tarafından, yardımcı olmak için bize doğru yürümeye başlıyor. Ve birden düdüğünü üfleyerek koca trafiği durduruyor.

Vay be, diyoruz, bütün arabalar gerçekten de durdular. Eşim ve on yaşındaki oğlumla birlikte hemen polisin bulunduğu karşı tarafa geçiyoruz. Biz geçer geçmez, düzensizliğin düzeni içinde seyreden trafik, birdenbire akmaya devam ediyor.

Şimdi artık polisin yanıbaşındayız.

- Şükran, diyorum gözlerinin içine gülümseyerek.

Bunu duyar duymaz hemen:

- Where are from, diye soruyor, gözleri parlayan polisimiz.

- From Turkey, deyince daha da bir keyifleniyor ve:

- You're welcome, diyor turistik İngilizcesiyle.

- What's your name, diye sorunca:

- Fikret, diyorum, o da hemen:

- My name is Ramadan, diyor.

Ben de:

- My grandfathers name is Ramadan too, dedikten sonra her ikimiz de din kardeşi olduğumuzu öğrenmiş bulunuyoruz.

Elimi usulca cebime atıp daha önceden hazırlamış olduğum, üzerinde "In God We Trust" yazan yeşil kâğıdı çıkarıp Ramadan'ın sağ eline sıkıştırıp sıkıyor ve bir kez daha teşekkür ederek yanından uzaklaşıyoruz.

Birazdan dev müzenin giriş kapısının önündeyiz artık.

Az ötede, yine beyaz üniformalı bir polisin devesinin üzerinde uyukladığını görüyoruz.

Giriş ücretini ödeyip içeriye girdiğimizde, neredeyse günümüzden 5 bin yıl önce bugün bile halâ nasıl inşa edildiği tam olarak çözülememiş Gize Piramitleri'nin önünde, ağızlarımız açık bakakalıyoruz.

Sonra kendi kendime, acaba bu piramitlerin mimarîsini çizen ve inşa edenlerle bugün bizi kapıdan içeri bırakanlar arasındaki fark neyle ölçülebilirki, diyorum. Bunu söyler söylemez de tabiiki, binlerce yıllık kültürlerin beşiği olan Anadolu'nun geçici ikâmetgâhlı olan biz memleket değeri bilmeyenler geliyor aklıma.

Sonra da kendime gülüp geçiyorum: Bir yandan müthiş kültürler yaratıp öte yandan her şeyi yakıp yıkan türümüzü düşünürken Kefren Piramidi'nin 136 metre yüksekteki tepe noktasında kendimden uzaklaşıp kayboluyorum.

Fikret Yıldırım ©

İnsan Başlı Aslan Gövdeli Sfenks ve Kefren Piramidi Önünde