Nabız sözcüğü de Arapçadan Türkçeye girenlerden; kalbin dakikadaki atış sayısını dile getiriyor.
Peki yalnızca kalbin mi atışı sayılıp ölçülebilir?
Örneğin düşüncenin, geçmişin, şimdinin, geleceğin, toplumun, ekonominin, insan ilişkilerinin, mikro ve makro kozmosun vb. sayısız fenomenin de nabzı ölçülemez mi?
Öyle ya, nerede bir devinim, yaşayan bir organizma varsa orada da sayılabilirlik olmak gerekmez mi?
Nasıl ki, nabız sayısının düşüklüğü ya da yüksekliği söz konusu organizmayı ölümle tehdit ediyorsa bu toplumsal yaşam için de geçerli değil midir?
İnsanlık tarihinin antropolojik ve jeolojik olarak en devingen, kültürel bağlamda en zengin bugünkü Türkiye topraklarının ve periferisinin binlerce yıldır yaşamak zorunda bırakıldığı müdahalelerle nabız atışlarının kardiyografisindeki bu son çeyrek yüzyıldaki sert iniş çıkışlar neye delâlet etmektedir?
Her sabah yeni ve bambaşka bir hukuksuzlukla uyanıp her gece yepyeni kitlesel acı ve kaygılarla yatağa yatmak Türkiye’nin nabzını daha ne kadar süreliğine istikrarlı kılabilecektir?
“Nabza göre şerbet” belki tek bir hastayı hayatta tutabilecektir ama 80 küsür milyonluk dev bir nüfusun nabzına hangi şerbeti kim hazırlayıp da içirecektir?
Dr. “Trump”stein & Co. ve içerideki emir kulları artık çırılçıplak görünmekteler de, bu Anadolu bünyesi bu ölümcül şerbeti içecek midir?
Toplumun “süreç süreç” diye dayatılan şerbeti içtikten sonraki nabzını kim ölçebilecektir?
Fikret Yıldırım
Görsel | Google
